×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Yusuf DURU

Yusuf DURU yazdı: Moda mı Çıplaklık mı ?

İnsanlık tarihi ile yaşıt neredeyse bu moda dedikleri kavram. Tabi bu tabir belki son iki yüz yılda kendini bu kadar net, bu kadar bariz göstermek zorunda kaldı. Zorunda kaldı diyorum çünkü insanlar kendileri ile ilgili tüm mevzularda olduğu gibi moda kavramının da suyunu çıkardılar. Adına moda dedikleri ve kimi zaman kendilerinin bile absürd bulduğu bir çok duruma adapte olmaya, alışmaya çalıştılar, üzerlerine oturmasada.

Bu yıl özellikle gençlerin üzerinde etkili olan bu kavramın, yine kendi ifadeleri ile trend olan görüntüsü çıplaklık. Evet yanlış okumadınız. Çıplaklık. Adına giyim kuşam dedikleri bez parçalarını ne kadar az miktarda üzerlerinde bulundururlarsa o kadar modern ve çağdaş olduğunu zanneden, zannettirilen bir nesil var karşımızda. Ne giydikleri elbiselere elbise demek, nede o kıyafetler içindeki tavır ve davranışlarına estetik demek doğru değil. Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki hayırdır çıplaklığın estetikliğimi olur? Ya da soyunsunlar ama estetik soyunsunlar mı demek istiyorsun? Üstteki paragraftan bunun anlaşılması çok doğal. Ancak kastım bu değil. Tabi ki tesettür ayetlerini hiçbir şekilde gündemimden ve aklımdan çıkarmadan yazıyorum. Bizim kültürümüzde dört duvar sır örtüsüdür. Kadın eşine karşı istediği gibi giyinip, süslenebilir ama sadece evinde. Bu akımlara esir olmuş erkekli kadınlı güruhlar gibi kendini el alemin gözünün önünde teşhir etme çabasıyla değil. 

Tüm dünya insanlığının ortak inanç değerleri vardır. Muharref dinlerde tanrı ismiyle matuf ama İslam dinine göre tüm mevcudatın yaratıcısı ve sahibi olan Allah azze ve celle Kur’anı Kerim ayetleri marifetiyle, Rasul Aleyhisselamın dilinden insanın nasıl onurlu bir şekilde yaşaması gerektiğini, imanını nasıl muhafaza edeceğini, ahlakını nasıl koruyacağını ve yaşadığı toplumda nasıl tertemiz bir vaziyette hayatını sürdüreceğini anlatmış, açıklamış. Bunun dışında koyulmak, uygulanmak istenen ve dayatılan bütün sistemler, görüşler, inanışlar, anlayışlar, yaşayışlar batıldır. 

Kadının avret mahalli bellidir. Erkeğin avret mahalli de bellidir. Bunların dışında kalan ve gösterilmesi, açılmasına izin verilen yerlerde bellidir. Kadınların yüzleri, elleri bileklerden, ayakları bileklerden onun haricinde bütün vücudu yasaklıdır. Çünkü kadın kutsaldır. Çünkü Allahın yaratma kudretinin, yine Rabbimiz tarafından tayin edilen yeryüzündeki elçisidir. Doğurganlık özelliği ile bu yaratılış sürecinde kendisine yüklenen vazifeyi yerine getirmekle mükelleftir. Kudsiyeti çeşitli ayetlerde ve hadisi şeriflerde defalarca belirtilmiştir. 

Erkeğin de örtünmesi gereken ve saklaması gereken ziynetleri, haram olan giyiniş şekilleri vardır. Yani tesettür sadece kadına has bir özellik ya da emir değildir. Erkeğin de tesettüre girmesi ve mesture bir şekilde ahlaklı, edepli, hayalı ve imanının gereği olan şekilde giyinip örtünmesi gerekmektedir. 

Mesela vücut hatlarını ortaya çıkaran daracık pantolonlar giyip, isminin önüne metroseksüel erkek diye bir ünvan takarak ortalıkta dolaşması uygun değil, hatta haramdır. Önü önünden, arkası arkasından çıkacak şekilde ortalığa düşmesi, modernizm penceresinden bakarak kendini teşhir etmesi de hiç uygun değil, aksine omurgasızlıktır. 

Yani tesettür sadece kadınla ilgili değil azizler. Erkeğinde tesettüre bürünmesi gerekir. Şimdi gelelim asıl mevzuya. 

Bu durumları bizden daha detaylı ve geniş bir şekilde araştırıp öğrenen müsteşrikler, batılı modacılar ve toplumları moda yoluyla ifsad etmek için adeta görevlendirilmiş gibi çalışan kurum ve kuruluşlar, gün geçmiyor ki insan onurunu rencide eden kıyafetleri, insanlığın modernizasyonu adına yine toplumlara dayatmasınlar. 

Mutlaka karşılaşmışsınızdır. “Falanca büyük modacı veya filanca stilist bu yılın yaz renklerini açıkladı. Bu sene böyle giyinilecek.” Haydi bakalım gençler, orta yaşlılar hatta yaşlılar açıklanan renklerde ve şekillerde giyinmek için şehrin moda evlerini, konfeksiyon mağazalarını, mayo bikini satılan yerlerini doldurmaya. Niye? Çünkü bu sene giyilecek olanlar birileri tarafından açıklandı ve biz onları giymezsek toplumun değer yargılarına aykırı hareket etmiş oluruz. Anlayış tamamen bu. Yani birilerinin güdümü ile hareket etmek, birilerinin kontrolü ile hareket etmek, sürü psikolojisi ile hareket etmek ve adına moda demek… 

Kendi görüşlerimiz olamaz mı? Kendi çizgimiz, kendi sitilimiz olamaz mı? İnancımıza göre tarzımız olamaz mı? Elbette olabilir. Hatta olmalı. Ama biz onu da Anadolu tabiri ile “Şıll ettik” yani şirazesini kaydırdık, amacından saptırdık. Çeşitli isimlerle ortaya çıkan ve İslami Moda Akımı gibi saçma sapan bir isimle anılan tesettür mağazaları türedi sağda solda. İsmi her ne olursa olsun kadınları ve erkekleri süslü, farklı renklerle müzeyyen kılınmış ve maalesef çok absürd kıyafetlerle yine teşhire yönlendirdiler. 

Kanaatimce ki bunu bir çok arkadaşımdan duydum. Tesettür adı altında giyilen bu farklı ve absürd kıyafetler daha çok dikkat çekiyor. Burada bir hadisi şerif aklıma geliverdi. Altı büyük hadis kitabından Müslim’in içinde, Libas, Örtünme konu başlığı altında geçen hadisi şerif Eba Hureyre Radiyallahü Anh’dan rivayet edilmiştir ve aynen şöyledir. 

“Cehennem halkından iki sınıf / grup insan var ki ben henüz onları görmüş değilim. Bunlardan bir grubu ellerinde sığır (inek-öküz gibi) kuyruklarına benzer kamçılar / değnekler / coplar vardır ki onlarla insanları döverler. Diğer grup ise elbise giydikleri halde çıplaktırlar. Erkeklere meylederler, onları da kendilerine meylettirirler. Başları eğilmiş deve hörgücüne benzer. Bunlar ne cennete girer ne de onun kokusunu alırlar. Oysa cennetin kokusu şu kadar uzak mesafeden alınabilir.” (bk. Müslim, Libas, 125)

Burada işaret edilen nokta aslında çok enteresan. Erkeklere meylederler. Hadisi Şerifin şerhine baktığımız zaman, hadis alimleri konuyu biraz daha güncel hale getirerek erkeklerinde kadınlara meyletmesinden müşteki olmuşlardır. Ki günümüzde bunu açık ve net bir şekilde görüyoruz. Modernizm adına kişi hak ve hürriyetlerine, sözlü olmasa da görsel tacizlerin had safhada olduğu günümüzü ne kadar güzel tarif ediyor bu hadisi şerif. 

Özellikle gençlerimizin üzerinde oynanan bu oyunun tüm detayları ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Genç kızlarımızın giydikleri elbiseler, genç erkeklerimizin giydikleri elbiseler, takındıkları tavırlar, toplum içindeki rahatlıkları adına özgürlük dedikleri bu pervasızlıkları kanıksanmışlığı ve zoraki alışkanlığı da beraberinde getiriyor. Ahlakın sükut ettiği toplumlarda maalesef maneviyatın ve diğer değer yargılarının işleyişinin çok sağlıklı olmadığını, olmayacağını herkes bilir. 

Günümüzde kadın cinayetlerinden, hırsızlıklara, aile facialarından, şiddete, sevgisizlikten, bencilce yaşamaya kadar hangi pencereden bakarsanız bakın karşımıza çıkan bu korkunç manzaranının temelinden inanç ve iman değerleri ile oynamanın, ahlak manzumelerinin esnetilerek uygulanılırlık alanlarının kasdi olarak daraltalmasını görürsünüz. 

Toplu taşıma aracında karşılaşmışsınızdır mutlaka. Bir genç kız ve bir genç erkek birbirlerine sarılmış bi edeb bir şekilde yolculuk yaparken, umursamadan, etrafı hiç kaale almadan pervasızca  yakınlaşmalarına itiraz ettiğiniz ya da “Hoop aile var ne oluyoruz” diye seslendiğiniz zaman erkekten önce kızcağız dönüp “O zaman taksiye binecen dayı” diyerek müdahele etmesi müfessih bir ahlaki anlayışın kademe kademe bu toplumun yetişmekte olan, geleceği olarak gördüğümüz gençlerimizin zihinlerine, gönüllerine ve dünyalarına yerleştirildiğini acıyla görmekteyiz.

Sakın şunu demeyin bu makaleyi okurken. Canım ne olacak gençler bunlar. Bir müddet sonra durulur, toparlanırlar. Bu en büyük hata olur. Çünkü hep söylüyorum. Yine söyleyeceğim. İmamı Şarani hazretleri ahlak bahsinde çocuğun ruhi inkişafının eşlerin nişanlılığı döneminde başladığını söylüyor. 

Tüm bunları toparlayacak olursak, bu toplumun özellikle yetişmekte olan yeni neslinin üzerinde büyük bir oyun oynanıyor. Bu kimi zaman müzikle, kimi zaman modayla, kimi zaman kıyafetle, kimi zaman özgürlük teranesiyle, kimi zaman hayat şartları ile, kimi zaman ekonomiyle. Ama şu kesin bir gerçekki yapılan tüm bu müdahaleler ve planlar elli sene sonramız için atılan tohumlar. 

Unutmayın tohum çürük olursa, yetişende bozuk olur. Vesselam. 

 

YORUM YAPIN