×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem ATEŞ

ULU TÜRKİSTAN..!

 

ULU TÜRKİSTAN..!

 

Türkistan, sözcük anlamı olarak “Türk ülkesi”, “Türk’ün yeri” anlamına gelmektedir. Bu sebebten ötürü Türk milletinin yaşam sürdüğü her yer “Türkistan” olarak adlandırılır. 

Biz köklerine sımsıkı bağlı bir milletiz ve kadim yurdumuz TÜRKİSTAN'A ''  ULU ''deriz.

Ana vatanımız ulu Türkistan devasa bir yüz ölçümüne sahiptir.  Göz bebeğimiz kadim coğrafya Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Doğu Türkistan’ı da içine alan ve yaklaşık olarak Avrupa kıtasının yarısı, Avustralya kıtasının üçte ikisi ve içinde bulunduğu Asya kıtasının da dokuzda biri büyüklüğündedir. Özlemimiz kimliğimiz Ata yurdumuz Türkistan’ın hikayesi uzun, hazin ve acıların kanattığı kanlı bir realitedir. İnsanın içini sızlatır, boğulmuşluk hissi verir yürekler parçalanır. Ne yazık ki kandırıldık  yıllarca. Benliğimiz irademiz kör kuyulara atıldı da kıyısız fırtınalı denizlerin çepeçevre kuşattığı kör - dipsiz labirentin içine hapsedildi  TÜRKİSTAN..!

Bizden habersiz gözlerden uzak moskofun silahlarının gölgesinde, yankısı dağlardan sulara vuran çığlıklar katlanarak büyüdü de, öksüz kalıverdi nev - baharın tüm çiçekleri. Komünizmin elleri arasında, dünyanın orta yerinde tek başına, çırılçıplak, yalnız yapayalnız, yetim kalmıştı TÜRKİSTAN..! 

KOMÜNİST RUS İŞGALİ..
Evet bir zamanlar, eskimiş senelerin yangınlarında kavrulan, ayakları zincirlenmiş, buz gibi çılgın nehirlerin çığlıklarına terk edilmiş tutsak ülkeydi Türkistan.

Türkistanlı soydaşlarımız, rüzgarın sesinin, suyun fısıltısının , ağaçların hışırtısının bile esir alındığı, bereketli toprakların ağıtlarıyla yıllarca yaşadılar. ŞİZOFREN moskof rejiminin politikası altında ezilmeye mahkûm bırakıldılar. Ulu Hakanların ZAFER çığlıklarının yankılandığı toprakları kahpece işgal ile yetinmeyen Ruslar, Türk milletini asimile etmek adına baskıcı bir siyaset ortaya koyup, dilini kültürünü özellikle toplumun manevi gücünü aldığı yüce İSLAM inancını ortadan kaldırmak için ellerinde orak - çekiç kadim coğrafyanın üzerine karabasan gibi çöktüler. Uyguladıkları zulüm çemberi iyice daraltılarak hırıltılı siyahi gecelerin koynunda kadim bir milleti ve yüce dinini yok etmenin diğer adına emperyalist  avrupai meslektaşları gibi utanmadan '' medenileştirmek '' dediler.


Korkunç yıllarda gülleri soldu güzel Türkistan’ın. Kobra yılanı güdümlü bir zalim kavmin, bir Tepegözün hegomanyası altında kaldı özgür yürekler. Kadim topraklar toza dumana karıştı, Ansızın karardı hava sonra sokak lambaları söndü. Sözcüklerin sessizliği içinde noktalar virgüller bile sus - pus oluverdi. Uzaktaki yıldızların titrek ışıkları altında yalın ayak prangalara vuruldu cengaverler.

Volga, Amu derya, Siri derya feryad-u figan ağlarken, iniltiler Ural dağlarından, Hindikuş dağlarına kadar yankılanırken Tanrı dağlarında patlayıp, aksi seda ederken vaveylalar, yürek yangınları yarışa girmişti Fergana vadisinde. Tepegözler, Nemrut’lar, Firavun’lar binlerce yıl öncesinde yaşayıp öldüler mi ? zannediyorsunuz, ölmediler. Her yüzyıl da farklı kimliklerle insanlığa tebelleş oldular. Yaktılar yıktılar.

 Stalin, Marks, Lenin, Mao, adını almış insan şeytanları, tiranlar, komünizm denilen hayalî safsataya inanmış sergüzeşt beyinler, arzı endam ettiler kadim coğrafya’ya. Büyük ideallerin, Kutsi zaferlerin, heyecanların önlerine set vurup, acımasızca masum canları infaz ederek, iman dolu yüreklere zincir vurdular.



Akabinde yalnızlık kuşları havalandı, Ay karanlığa büründü, güneş balçıkla sıvandı, EZAN SESLERİ sustu, din adamları katledildi, yiğit adamlar işkencelere maruz kaldı, mezarlık duvarları dibinde kurşuna dizildi NAL SESLERİ, Ata yurdu susturuldu, Ata yurdu kana bulandı. Kızıl Ordu mensubu cellatlar Soydaşlarımızı doğradılar. Erkeklerin kollarını ve bacaklarını, kadınların göğüslerini kestiler. Çocuklar kör satırlarla parçalandı.Ve biz Hegemonik Rus işgali altında kalan soydaşlarımızı, güzel Türkistan'ı, bağımsızlık uğrunda dökülen kanları, yaşanan tarifsiz acıları gözlerimize mil çektiler de göremedik. Yok yok kandırıldık sakladılar Moskofun yaptığı mezalimi. Zulme çanak tutan tüm tiranların unuttuğu bir şey vardı, Türk Milleti İslamla şereflendirilmiş Ümmeti Muhammed’di. 


Kadim Türk yurdu Türkistanın ölüm döşeğinde son nefesini verdiği düşünülürken, o biiznillah aydınlık yarınlara, umutlara gebeydi. Allâh’ın rahmetinin kemâli ve kerem deryasının dalgalanması neticesinde her çorak yere yağmur yağacak her susuz toprak suya kavuşacak, elbet sabah olacak, elbette denizlerin, düzlüklerin üstünde güneş gibi doğacaktı KIZIL ELMA. Evet KIZIL ELMA, kainatın ihtişamını yansıtan büyük ülkü. Demir dağı eriten yürek yangını, Ergenekon - kaybedilmiş eski yurdu geri alma hedefi. Kimilerine göre çok ırak, kimilerine göre gözbebeklerinde aksi yansıyan kara sevda. Yiğit Alperenlerin İman dolu yüreklerinde tekbir sesleri, Asya bozkırlarında her bir zerreyi yeşile boyayan NAL izleridir KIZIL ELMA. 


         
   
Özgürlük adına tüm yaşananları öteleyecek, zulme dur diyecek bir güç gerekliydi. Bu sınır tanımayan tüm kâinatı idare eden bir güçtü. 
Alemlerin Rabbi yüce Allah diledi ve oldu, bir batında onlarca devlet doğdu. Doğduklarında da Ulu DEDE KORKUT ezanla, kametle koydu isimlerini. 
Ve dedi ki
 “KARDAŞ ARKA DEMEKTİR..”

Sonrasın da, tekbir sesleri yükselirken semaya gökyüzü çoktan belirlemişti, kıyamete imza atacak sancağı. 
Ledünni bir karar alınmış, ay ile yıldız, Dede Korkut’un dediği gibi arka olmuş, kardaş, eren’lere yoldaş, ülküdaş olmuşlardı. 
Onlar Türkistan pirlerinden dua alan, himmetle bütün belaları savmaya görevli Alperenler, mücahitlerdi. Çölleşmiş yüreklere inen rahmet yağmurları oldular. 



KIZIL ELMA, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, on sekiz bin alemin tek sahibi Allah'ın (Azze ve Celle ) dininin ve tevhid inancının yüceltilip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen gayret - İ'lâ-yi Kelimetullah, gölgesinde mazlumların serinlediği ulu çınar, Malazgirt'ten bu güne AZİZ TÜRK MİLLETİNİN kutlu yürüyüşü, Ümmeti Muhammedin hasretle beklediği büyük ve güçlü Türkiye, KIZIL ELMA, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar olan tüm cihandır..

 Gül Gülasem ATEŞ

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024