×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

SEÇMELİ PANDEMİ

‘’Seçmeli ders, der gibi sanki’’

dediğinizi duyar gibiyim.

Öyle ya, açmadan bu konu sohbeti doğurur mu?

Nice sancılardan,minikleri olacak.

Kaygıları,

Yaraladıkları,

Kalıcı dostlukları,

Kalmayan insanlıkları,

Ve daha nice tanımadığımız duyguları anlatacak o yeni yavrular.

Anlattı da.

Size anlatmadı mı?

Mesela şeylere dikkat ettiniz mi?

Kiminle konuşsak sağlığı için dua istiyor.

Kiminle konuşsak

‘’ya sorma’’diye cümleye başlıyor.

İnsani bir duygu, sormuş bulunuyoruz vesselam.

Kime selam versek Güzin ablalık boyna borç oluveriyor.

Genelde ‘’iyidir canım seni sormalı’’ diye başlayanlar,hakiki dostluğa talip olanlara nasip oluyor.

Karantinanın tekrarı söz konusu olduğunda ‘’çok mu çok sıkıldık’’ ne çok duyar olmuştuk bu nidayı.

Uzmanların dediği gibi tedirgin olmak da tabi ki insani bir duygu idi.

Lakin nedendi dersiniz o fütursuz korku.

Bendeniz seçmeli pandemi imtihanı ile,

Bir hayli eski zamanlara gittim.

İkinci kuşak büyüklerimin döneminde ki darbe günlerine kadar yol aldım.

Onların yaşadığı mağduriyetlerden tutun da,

Zamanının çaresizliklerini kafamda betimleyince, milenyum karantinası yavan kaldı.

O çağa yetişemedim belki,

çağımıza yetişti kıyamet alametleri belli ki.

Salgın hastalıklarda bunların başında geliyor sanki.

Corona cümleten girdabı altına alınca,

Birçok tuhaf gün yaşadık.

Bayramları evde camdan kutladık.

Selaları dinlediğimiz aynı yerde,

İstiklal Marşı için saat verip sözleştik.

Sokaktan ‘’ekkkkkmekçi’’diyen,

Ramazan-ı Şerif de ‘’pideee’’ diye bağıran arabalar geçmeye başladı.

Sokağa çıkma yasağı gelene dek koşa koşa markete gidiliyordu.

Evde kim markete gidecek ise onun zırhını kuşatıp, döndüğünde daha kapıdan girmeden eşyalarını alıp balkona götürüyor idik.

Bizde böyle bir çağa denk geldik.

Dedik ya işte seçmeli pandemi.

Çünkü kimisi dert edindi.

Kimisi imtihan bildi.

Kul hakkını gözetebildiği kadar göğüsledi.

Maske – mesafe – hijyen şart denildi.

Kimi sirayet etmedi.

Kimide gık demeyip yeni hayatını ona göre şekillendirdi.

Belki de Rahman bizi dünyalıktan uzak tutmak istedi,idrak edilmedi.

Enes bin Malik radıyallahu anh şöyle demiştir:

‘’Ey Müslümanlar! Siz kıl kadar bile önemsemediğiniz birtakım işler yapıyorsunuz ki, biz onları Peygamber zamanında, kişiyi helake sürükleyen büyük günahlardan sayardık.’’

(Buhari, Rikak32)

Gel zaman git zaman birde PANDEMİ DURUŞU geliştirildi.

Vitrinde ki porselen bebeklere dokunamadığım gibi, elini kolunu kıracakmışım korkusuyla (virüs bulaştıracakmışcasına) tuhaf bir hal.

Eller arkada, maskeyi çıkarma isteği doğar iken,hiç Covit-19 geçirmedim destekli cümlelerle bir sevgi seline kapılma veyahut hasreti sonlandırma arzusu.

Pandemiden çıkışım sade ve sadece hasretin can çekişmesi ile mümkün oldu.

Dünya bambaşka bir hal aldı. Bundan sonra ‘oh be’ dedirtecek günler vuku bulur mu bilmem ama saygı olmadıkça şükür denizinde keyif pek mümkün olmayacak sanki.

Peeeeki geriye neler kaldı.

Nelere hasret gidildi.

Vara, yok olanlara,

Sıcağa, soğuğa.

Derin uykuya, zinde duygulara.

Irak olmayan kıymetli yakınlıklara,

Sol yanımıza dokunanlara.

Oysaki yaz ayların rehavetinde bile,

Sıcaktan her an eks olacak gibi hissederken, hepimize nice meltemler gelmişti.

Hem keşfe değer nice yolları sevdirmişti.

Hem de sıcağına rağmen serinletmişti.

Ama gel gör ki azizim bunların hiç birinin, idraki manada kıymeti bilinmedi.

Şimdi söz verebilir miyiz dersiniz!

Düzlüğe çıktığımızda hiçbir şeye yakınmayacağımıza.

Pes etmemize ramak kalan birçok anı,

Çok özlemedik mi?

Vardan – yokdan,

Sıcaktan – soğuktan,

Uykusuzluktan – yorgunluktan,

Irak olandan – sol yanımıza dokunanlardan.

O yüzden Rahman olan izin verirse şayet,

Güzel günler, güneşli günler görecek isek.

SÖZ!

Dağ, taş,bayır alabildiğine durmaksızın adımlarla yarışacağım.

Denize çıkan yollara kavuşmak için varımı yoğumu ortaya koyacağım.

Nasip ederse şayet gözün gördüğü her nimet için bin kat daha tevekkül okyanusuna dalacağım.

Yüzmeyi bilmiyorum diye kulaç atmamazlık yapmayacağım.

Söz varya ‘’ küçücük virüsle dünyayı hapishaneye çevirerek Rabbim gücünü hatırlattı.’’

O hayali kurulan günlere ışınlanmak değil de,

O hayali emsalsiz güzelliklere erişebilmek duası ile.

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024