×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Sabah Yıldızı: Sezai Karakoç

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum…

16 Kasım günü bir son dakika haberi olarak geçtiler. ‘Sezai Karakoç vefat etti.’ İlk okuduğumda inan(a)madım, teyit etme ihtiyacı hissettim. Sonraki dakikalar anlaşıldı ki haber doğru. Büyük Türk şairi Sezai Karakoç dünya sürgününü tamamlamıştı. Vefat haberinin ardından birçok kişi ‘Sezai Karakoç’u kaybettik’ diye yazdı. Oysa Sezai Karakoç kaybolmayacak bir değer olarak bizde kalmalıydı. Sezai Karakoç’u tanımak, fikirlerini bilmek Sezai Karakoç’a bir değer katmayacaktı bilakis biz Sezai Karakoç’a muhtaçtık. Sezai Karakoç’a sahip çıkmak onu, şiirlerini, düşüncelerini yazmakla olacaktır. Bu yazı benim Sezai Karakoç’a bir vefa borcumdur.

Sezai Karakoç vefat ettikten sonra hakkında birçok yazı kaleme alındı ve alınmaya devam ediyor. Birçoğunu okudum. Herkes farklı bir düşüncesinden ya da şiirinden yaklaşarak anlatmaya çalışmış üstadı. Bazıları Sezai Karakoç’u yazarken üstattan koparak bambaşka yazılar kaleme almış. Buradan anlaşılıyor ki Sezai Karakoç’un kim olmadığını bilmek Sezai Karakoç’un kim olduğunu bilmek kadar önemli.

Sezai Karakoç kim değildir?

Sezai Karakoç tek bir şiirle anılacak şair değildir. Özellikle daha 19 yaşında yazdığı ’Monna Rosa’ şiiriyle. Üstelik bu şiir üzerinden doğru olmayan romantik hikayelerle üstadı ilişkilendirmek hiç doğru değildir.

Sezai Karakoç sadece şiirle anılacak bir insan da değildir. Sezai Karakoç şairliğinin yanında mütefekkirdir; fikir adamıdır. Kısaca Sezai Karakoç’un tek bir şiirine bakmak ya da sadece şairliğine bakıp düşünce dünyasını görmemek Sezai Karakoç’u anlamamak/tanımamak olur.

Sezai Karakoç kimdir?

1933 yılında mayıs ayında Diyarbakır Ergani’de dünyaya geldi Sezai Karakoç. Babası adını Muhammed Sezai koymak isterken nüfusta bir karışıklık sonucu Ahmet Sezai oluradı. İlkokulu Ergani’de okur. 1944 yılında İnkılap ilkokulundan mezun olur. Parasız yatılı sınavlarını kazanarak Ergani’de ortaokul olmadığından Maraş ortaokuluna kaydolur. 1948 yılında lise 1.sınıfta Sezai Karakoç’un ‘Büyük Doğu’ okumaları başlar. ’Büyük Doğu’ Necip Fazıl’ı tanımasına ve sonraki yıllarda da üstadıyla tanışmasına vesile olur. 1952 yılında daha 19 yaşında herkesin diline destan olan Monna Rosa’yı yazar. Bu yıllarda sürekli üretir. Sezai Karakoç’un hayatını okurken en çok dikkatimi çeken üretmesi olmuştur. Sanki üreterek fikirlerini inşa etmiştir.

Üniversiteyi Ankara’da okur. 1955 senesinde Mülkiye son sınıfta ‘Şiir Sanatı’ adıyla bir dergi çıkartır ama maddi imkansızlıktan dolayı iki sayı çıkar. Bu dergi ileride çıkartacağı dergiler için bir hazırlık olur. Kendisi bu dergiyi şöyle tanımlıyor; ‘’Şiir sanatı mükemmel bir dergi miydi? Tabi ki değil. Ama yeni bir dergiydi. Bir arayıştı. Apaçık bir ret, bir protesto, bir isyan olmamakla beraber, statükoyu kabul etmediği belli olan bir dergiydi.’’

Şiir sanatı dergisinin yazarlarından olan aynı zamanda üniversiteden arkadaşı Cemal Süreya, Sezai Karakoç’u şöyle tanımlıyor;’’ Bulgucu adam. Belki de ülkemizde tek bulgucu. Çok daha yetenekli bir Mehmet Âkif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçiren, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz.

Türkiye’de özellikle sağın, özellikle de mukaddesatçı kesimin içinde yalnız. Bir başına. Hiçbir ortaklığa girmez. Dışarda ve yukardadır. Düşüncesini de, öfkesini de hemen ortaya koyar. Ama yalnız olması yalnız kalma anlamında değil, diyorum. Yapısı öyle. … bir yerde inancının çılgını. Onunla delici bir ideolojiye ulaşmak ister. Bunun için her şeyi bilmesi gerektiği kanısındadır. (…) Dışarıya karşı bağnaz değil. Her şeyi tartışabilirsiniz. Kimseyi küçük düşürmez. Ama bazı kişileri büyük düşürdüğü olmuştur. … Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur.’ Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçakgönülle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok."

Herhalde sadece bu tanımdan bile birçok şey çıkartıp ders almamız gereken yerler bulabiliriz. Üniversiteden mezun olduktan sonra Maliye müfettişliği yardımcısı olarak İstanbul’da göreve başlar. İkinci yeni akımının önemli şairlerinden biri olarak anılır ama Sezai Karakoç kendini ikinci yenici olarak görmez.

Onun şiiri bana göre geçmişten gelir ve geleceğe yol gösterir. 1960 yılında yazılan ‘’Çocukluğumuz’’ öyle bir şiirdir;

Çocukluğumuz

Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde

Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi

Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus

Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata

Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte

Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü

Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman

Ali olmak bir hedef her çocukta…

1960 yılında ‘Diriliş’ dergisini çıkartır. 32 yıl dönem dönem çıkacak bu dergi Sezai Karakoç’un fikirlerini gözler önüne serer. Sezai Karakoç denilince akla gelen ilk kelimedir diriliş. Diriliş onun için İslam’a dönmenin adıdır.1990 yılına gelindiğinde ‘Diriliş’ dergisi artık ‘Diriliş Partisi’ olur. ‘Ana ilkemiz hakikattir’ der partisinin ilk mitinginde ve devam eder; ‘Siz de bir uygarlığın son çocukları, evet siz de tekrar o uygarlığı yücelten, en parlak vakitlere eriştiren öze dönerek onu yeniden ihya edebilirsiniz. Bunu yaparsanız onun aşkı sizi saracak, siz adeta bir mucize ikliminde ilerlemiş olacaksınız. Şeytan veya şeytani sistemlerin hiçbiri size engel olamayacak. Sizi aşk yönetecek ve siz tekrar hakikatin bayrağını dünyaya dikecek, ilahi sistemi gerçekleştirecek, hakkın medeniyetini zafere ulaştıracaksınız.’

2021 yılının 16Kasım günü ise aramızdan ayrıldı Sezai Karakoç. Geriye büyük bir külliyat bıraktı. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Elbet bu yazıdan daha fazlasıdır Sezai Karakoç çünkü ben hakkında yazılmış yazılarını okuduğumda her birinde farklı bir tarafını öğrendim. Hakkında yazılanları okudukça başka yazıları da okuyasım geldi. Büyük bir derya ve artık birçoğumuzun bildiği bir hazine Sezai Karakoç.

Bu yazıyı yazarken çokça istifade ettiğim bir tavsiye kitap ile bitirmek istiyorum yazımı. Sezai Karakoç’un hayatını anlatan, içinde onun hakkında yazılan yazıların da bulunduğu çok değerli bir çalışma ‘Sabah Yıldızı: Sezai Karakoç’ kitabı. Mustafa Kirenci ve Büyüyenay yayınlarına teşekkürlerle…

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024