×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem ATEŞ

PETRA ALGORİTMASI..!

 

Petra Algoritması..!

Lanetlenmiş Şehir PETRA...

  İki bin yıllık bir sırrı aralamak için Ürdün çöllerine doğru bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
Sessiz çığlıkların kuşattığı insansız evler, rengi gülkurusu kayalara oyulmuş ibretlik dev binalar, uyarıldıkları halde küfrün pençesine sımsıkı sarılıp şiddetli bir sesle helak olan Semud kavminin feci akıbetini fısıldıyor meraklı gezginlere. Kainatın sahibine başkaldırı, itiraz, öfke, bulantı, özgürlük denen şey azılı suçluluktu buralarda.
Burası Salih aleyhisselâmın yaşadığı, kutsal devenin boğazlanarak katledildiği, insanları cazibesiyle etkileyen, Ortadoğu'nun kıyamete beş kala hızla cehennem çukuruna koşan insanların sözde turistik kalbi Eski el yazmalarında Yunanca taş anlamına gelen Petra. Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan kainatın sahibinin helak ettiği bir antik sahte cennet.

Yunanca Petra, Arapça  Rekem olarak bilinen gül kurusu cehenneme hoş geldiniz.!


Hazreti Hud’un uyarılarına kulak asmayan dini emirlere uymamakla ayak direyen Ad kavminin helakinden sonra bu bölgeye yerleşen Semud kavmi de zaman içinde şeytan ve nefislerinin ablukası altında kalarak azgınlığa sapmıştı. Petra da yaşayan Semud kavmi, Ad kavminin dillere destan yurdu İrem gibi azap yüklü fırtına ile yıkılıp gitmemek için evlerini güneşin kucakladığı gül rengi kayalara oymuşlardı. Kendilerine peygamber olarak gönderilen Salih  aleyhisselâm onları putperestlikten çıkıp Allah’a iman etmeye çağırdığında Semudlular, “Sen de bizim gibi bir insansın, eğer doğru isen bize bir mucize göster “ demişlerdi. Allah Azze ve Celle mucize, imtihan olarak gözlerinin önünde kayadan bir deve yarattı.

 

Fakat onlar şeytanca mühürledikleri akıllarıyla azgınlıklarından vazgeçmeyip deveyi kesip yediler. Bu isyanları karşısında Salih aleyhisselâm, Semud kavmine başlarına gelecek felaketi haber verip kendisine inananlarla birlikte şehri terk etti. Rivayete göre şehirde kalan isyankar güruhun ilk gün yüzleri sarardı, ikinci gün kızardı, üçüncü gün ise kapkara oldu. Bu yaşadıkları olağan dışı işaretlerden felaketin gelmekte olduğunu anlayarak dehşete kapıldılar. Korkudan çıldıranlar, hatta ölenler oldu. Beklenen gün geldiğinde korkunç bir ses ansızın Semud kavmini perçemlerinden kuşatarak onları helak etti. Bir anda ortaya çıkan o şiddetli ses Semud’un sağlam kayalara oyulmuş yurdunu sonsuz sessizliğe boğmuştu.

Sanatçı Edward Lear 1858’de Sekondaki Cadde’yi gezerken  notlarına, “Taş tonu benim beklentimin ötesinde parlak ve neşeli” diye yazarken, yardımcısı ve aşçısı Giorgio Kokali, “Oh efendim, biz çikolata, jambon, köri tozu ve somon dünyasına girdik!” diyerek şaşkınlığını dile getirir. Öyle ya, dünyanın cazibesine ve çekiciliğine kapılan ve ölüm ötesi bir hayat için hazırlık yapmayan insanlar, yaratılışlarının nedeni olan asıl görev ve sorumluluklarını unuttular. Rablerinden kendilerine gönderilen ilahi mesajın hükümlerini önemsemeyip ve görmezden geldiler.

Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: 

"İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın. Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir." 

(Âl-i İmrân, Suresi /196-197 Ayetler)

 

 Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed (sav) ashabı ile Tebük seferine giderken bu bölgeye uğradığında Allah’ın gazabına düçar olmuş bu toprakları yanında bulunan sahabe efendilerimize anlattığı hatta Hazreti Salih’in devesinin çıktığı kayayı bile gösterdiği kaynaklarla sabittir. Ashabına Allah’ın gazabına uğrayan bu beldedeki kuyudan su içmemelerini, abdest almamalarını söyledi ve devesini hızla sürerek oradan uzaklaştı. Su ihtiyacını bu beldeden uzakta Sâlih peygamberin devesinin su içtiği kuyudan karşılamalarını istedi.

Bu rivayetlerde dikkat çeken nokta  peygamber efendimizin ashabını azaba sahne olan bu mekanda fazla oyalanmamaları, buradan su içmemeleri konusunda uyarmasıdır.

Dünyaya inandırılan masal, 14.yy dan itibaren, unutulan lanetlenmiş coğrafya 1812 yılında İsviçreli gezgin olan J. Buchardt tarafından keşfedilmiş olduğudur..!



Tozlu tarihin kapıları şimşekleri kıskandıran  şiddetli bir gürültüyle açılarak Allahın gazabına uğramış PETRA şehrinin hikaye örgüleri,

insanlara ibret olsun diye tarihin çöplüğünden tekrar su yüzüne çıkmıştır. Peki kimdir Petrayı keşfeden bu John Lewis Burckhardt.

İngiliz Casus, Sözde Gezgin John Lewis Burckhardt..!

John Lewis Burckhardt, 1806’da İngiltere’ye giderek istihbarat faaliyetlerinde çok önemli rol oynayan casusluk okulu diye nam salmış Londra Cambridge’de eğitim görür. İyi derecede Arapça öğrenip Müslüman kimliğine bürünerek istihbarat adına çalışmalara başlar.
1809 yılı başlarında, merkezi Londra’da bulunan paravan Afrika Cemiyeti aracılığıyla Fizan üzerinden Sahrâ’nın güney bölgelerine Suriye’ye gönderilmiştir. Suriyede bir Müslüman ismi olan Şeyh İbrâhim b. Abdullah eş-Şâmî adını alır. Donanımlı İngiliz casus o tarihe kadar Avrupalılar tarafından bilinmeyen antik Petra harabelerine (Ürdün’nün el-Betrâ şehrine ) gider. Bu kadim topraklara aşırı değer vermenin altında yatan en önemli sebep İngilizlerin sömürge hakimiyetleriyle bu topraklara sahip olma hırsından başka bir şey değildir.
Avrupalı seyyahların Müslüman olmaları ya da Müslüman gibi görünmeleri, Antropolog,sosyolog ünvanlarını kullanarak yaptıkları
Şarkiyatçılık “sömürgeciliğin keşif kolu” olarak tanımlanır.



İngiliz casus, sözde gezgin John Lewis Burckhardt, askerî açıdan kalelerin durumlarına ve Avrupa topçu birlikleri açısından dayanıklılığına, surlarının kalınlığına, şehirlerin ve yerleşim birimlerinin birbirine olan uzaklıklarına, yol ve güzergahların durumuna, askerler için erzak stoklarının miktarına, askerlerin talim ve eğitim durumlarına, silah ve savunma açısından bedevi kabilelerinin vaziyetine, hangi kabilelerin hangi mezhebe mensup olduklarına, hangi kabilelerin Vehhâbîlere karşı savaştığı ya da hangilerinin Vehhâbîlerle ittifak yaptıklarına, su kaynaklarına ve suyun nasıl temin edildiğine, barut imalatında kullanılan sülfürün nereden elde edildiğine ve hac kervanlarının mola istasyonlarına dair malumatı teferruatlarıyla tasvir etmiştir. Dolayısıyla aktarılan bu bilgi ve gözlemlerin taşıdığı önem, amatör bir seyyahın gezi merakının çok ötesinde bir durum olduğu açıkça görülmektedir. Ayrıca Burckhardt’ın Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile yüz yüze görüştüğü Osmanlı’ya karşı kışkırtıcı bir rol oynadığı bilinmektedir.

Petra antik kentinde tiyatro, hazine binası, tapınak, ev gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmış. Helak edilen insanların kalıntılarının toz zerrecikleri halinde insanların kuşatıldığı Petra’daki en etkileyici yapı kuşkusuz El-Hazne binası. Orijinal adı “Khazneh” olan yapının anlamı “hazine” demek. Bu ismin verilmesinin nedeni içeride gizli bir hazine sandığı bulunduğuna inanılması. Petra’daki en etkileyici yapı kuşkusuz El-Hazne binası. Şehrin simgesi burası. Yaklaşık 40 metre yüksekliğe, 25 metre genişliğe sahip. Orijinal adı “Khazneh” olan yapının anlamı “hazine” demek. Bu ismin verilmesinin nedeni içeride gizli bir hazine sandığı bulunduğuna inanılıyor.


Antik Yunan mimarisinden izler taşıyan yapıda Mitolojik Zeus'un Dioscuri Yıldız Kümesinden iki yıldızın adını taşıyan ikiz oğulları Castor ve Pollux kardeşlerin kabartmaları var. Mısır (haşa) tanrıçası İsis olduğu tahmin edilen bir başka tasvir de yine ön yüzde yer alırken, kartal, üzüm, nar gibi farklı anlamlar içeren figürler de süslemeler arasında. Gizemli sessiz çığlımların yankılandığı GÜL RENGİ KAYALARI, Mars gezegenini andıran toprak yüzeyi ile masalımsı doğal bir set olan Petra; Indiana Jones Son Macera, Mumya Geri Dönüyor, Ali Baba gibi birçok filme ev sahipliği yapmış.


Ayrıca Petra antik kentinde, Musa aleyhisselâmın kardeşi Harun aleyhisselâma ait olduğu söylenen bir mozole de var. Mozoleyi görmek için Petra’nın en yüksek yeri olan Harun Dağı’na tırmanmak için bu tırmanmaya yaklaşık bir gününüzü ayırmak gerekiyormuş. Ne hazindir ki,bir zamanlar insanların helaka uğradığı unutulan PETRA şehri muhteşem mimari antik kalıntı olarak dünyaya lanse ediliyor.

1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan görkemli şehir Petra, 2007 yılında oluşturulan Dünyanın Yeni Yedi Harikası arasında yer almıştır.

Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
( Bakara Suresi / 134. Ayet )

 

   Gül Gülasem ATEŞ

 

YORUM YAPIN