DAHA ÖNCE DUYMUŞ MUYDUNUZ..?
Nuri Killigil kimdir.!?
Nuri Killigil, tarihin gizli sayfalarında kalmış bir efsane bir isimdir.
Nuri paşa, Ukrayna'nın “ KİLLİ “ kasabasında yaşayan Hristiyan Gagavuz
Türk’lerinden olup sonradan müslüman olan bir ailenin çocuğudur ve Killi soyadını bir zamanlar yaşadıkları kasabanın isminden almışlardır.
Günümüzde herkes tarafından bilinmeyen hazin bir hayat hikayesine ve özel bir aile zincirine sahip olan Nuri Paşa, başarılı idealist bir komutan, güzü kara memleket sevdalısı bir subay, hayatı silahlarla geçmiş gerçek bir silahşor, Türk savunma sanayisinin temellerini atan bir dahi, ama itilmiş - kakılmış, horlanmış ve unutulmuş, unutturulmuş bir kahramandır.
Enver Paşa'nın öz kardeşi, Kut'ül Amare Zaferi fatihi Halil (Kut) Paşa'nın da yeğenidir.
Kurtuluş Savaşı döneminde Erzurum'da tamirhane ve fabrikalarda bizzat çalışıp ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getiren, daha sonra kurduğu fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal eden Nuri (Killigil) Paşa, özel sektör olarak yerli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan ilk girişimcilerdendir.
Harp Okulu mezuniyetinin ardından Trablusgarp'ta, Balkan Savaşları'nda bulunmuş, I. Dünya Savaşı'nda Enver Paşa tarafından yerli halkı teşkilatlandırmak adına, İtalyan ve İngilizlere karşı Afrika Grupları Komutanı olarak Kasım 1914’te Afrika’ya gönderilmiş ve bir süre orada görev yapmıştır.
1917’de Kafkas İslam Ordusu komutanlığına getirilen Nuri Paşa, Bakü ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtarmasının ardından Anadolu'ya geçerek Kazım Karabekir Paşa'nın kolordusuna katıldı. I. Dünya Savaşı'nda Enver Paşa tarafından yerli halkı teşkilatlandırmak adına, İtalyan ve İngilizlere karşı savaşmak üzere Trablusgarp'a tekrar gönderilen Nuri Paşa buradaki olağanüstü, başarılarından dolayı 1918'de 28 yaşındayken yarbay rütbesi verilerek Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak Bakü ve Dağıstan'ın Rus işgalinden kurtarılmasın da büyük rol oynamıştır.
•“ Çırpınırdın Karadeniz” Azerbaycanlı şair Ahmet Cevat Hacıbeyli tarafından Nuri Paşa'nın kumandasında Osmanlı askerlerinin Azerbaycan Türklerini, Ermeni ve Rus soykırımından kurtarmak için yaptığı fedakârlığa atfen yazılmıştır. Bakü ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtarmasının ardından Anadolu'ya geçerek Kazım Karabekir Paşa'nın kolordusuna katılmıştır.
Bu dönemde Kars ve Erzurum'da tamirhane ve fabrikalarda çalışıp ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getiren Nuri Paşa’ya , İstiklal Savaşı'nda Sarıkamış'ın kurtarılmasında ki üstün başarısı üzerine 1929'da İstiklal Madalyası verilmiştir.
Savaş ertesinde bir dönem çinicilikle uğraşan Gazi Nuri Paşa daha sonra İstanbul'a giderek Zeytinburnu'nda demir eşya fabrikasını kurar. Burada çeşitli metal eşyaların yanı sıra silah, uçaksavar mermi tapaları ve mermi üretir. Aslında fabrika işine girmesi hiçte kolay olmamıştır.
İlk büyük işine Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934'te imzaladığı kararnameyle başlamış; Yavuz Gemisi topları için gerekli olan kanat emniyetli tapalar yapmış, 1936'da dağ topları için 24 bin tapa ve 1938'te Heinkel uçaklarının bomba yapımı işleriyle bizzat ilgilenmiştir.
1921'de Berlin'e giden Nuri Paşa, burada çiniciliği öğrenerek 1924'te İstanbul'a dönmüş ve Kütahya Çinicilik Anonim Şirketini kurmuştur. Askerlik hayatı kahramanlıkla geçen Nuri Paşa, askerlik sevdasını içinden söküp atamamıştır. Bir süre sonra Çini fabrikasını devrederek savaş sanayisine yönelir. Sekiz yıl sonra ikinci fabrikasını İstanbul Sütlüce'de açarak Türkiye'nin ilk özel savunma sanayi şirketini kurma şerefine nail olmuştur. Nuri Paşa hayalini kurduğu 9 mm çapında yarı otomatik tabancayı sınırlı sayıda üretir.
II. Dünya Savaşı'nda Uçak bombasından havana, tabancadan mermiye kadar her şey de onun imzası vardır. Bunların yanısıra İzmir Karaburun'da cıva madeni çıkarıp ihraç ediyor, el attığı her işte üstün başarılar elde ederken, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında bu başarıları hazmedemeyenler, gizli kumpaslar kurarak Nuri Paşanın ayağını kaydırmak için harekete geçerler ve cadı kazanı kaynamaya başlar...
Şüphesiz Nuri Paşa’nın öyküsü sadece savaşlarda gösterdiği kahramanlık destanlarıyla - icatlarıyla, üstün başarılarla sınırlı değildi. Hazin, yürek parçalayıcı asıl öyküsü 2 Mart 1949 de başlar.
Sahibi olduğu silah fabrikasında, İsrail ile savaşan Mısır ve Suriye'ye 1949'da silah imal etmeye başlamıştır.
• Yıl 1949 günlerden 2 Mart Çarşamba. Vahim olayın gerçekleşmesine saatler kala, Nuri Paşa’nın eşi Misli Melek Hanım, (Kavalalı Ailesi'ne mensup Prenses İffet ile M. Ali Beyin kızıdır) saat 11:00 uçağıyla Mısır -Kahire'ye ailesini görmeye gidecektir. Gidecektir gitmesine ama hava muhalefeti nedeniyle uçağın kalkmasında gecikme yaşanır ve uçak rötarlı olarak saat •15:00'te kalkar.!
Gazi Nuri Paşa (Killigil ) eşini uğurladıktan sonra, Saat: 16:00 da şoförü Nuri Paşa’yı
havaalanından alarak Sütlüce'deki fabrikaya bırakır.
İşler o kadar yoğundur ki, Nuri Killigil Paşa vakit kaybetmeden çalışmaya başlar.
•Saat 16 : 50 sularında
kapsüllerin bulunduğu kapsülhanede bilinmedik bir nedenle yangın çıkar. O sırada fabrika Nuri Killigil ve 105 işçi bulunmaktadır. Hemen itfaiyeye haber verilir. İki bin havan topunun bulunduğu depolar boşaltılmaya çalışılırken itfaiye kısa zamanda fabrikaya ulaşmıştır. Yangın söndürülmeye çalışılırken, üst-üste iki patlama daha meydana gelir. Patlama o kadar şiddetlidir ki, civardaki evlerin sadece camları değil, kimi evlerin duvarları bile yıkılmıştır. Yangın söndürüldüğünde ortaya çıkan manzara korkunçtur.
Saatler süren çalışmalar sonrasında yedi işçi ile altı itfaiyecinin cesedine ulaşılır.
İçlerinde Nuri Paşanın (Killigil'in) da bulunduğu 15 kişinin akıbeti ise meçhuldur.
Kime ait olduğu belli olmayan kol ve bacaklar, yanarak kömürleşmiş ceset parçaları çevreye saçılmış olarak bulunur. Nuri Paşanın ( Killigil ) ancak kolunun yarısı ve ayağının bir parçası bulunabilmiştir.
Faciadan beş gün sonra, vefat eden 15 kişinin vücut parçaları, üç ayrı tabuta paylaştırılır Beyazıt Camii'nde cenaze namazı kılınarak Edirnekapı'da ki kabristana defnedilir.
Nuri Paşanın vücudunun yarısı patlamadan 10 gün sonra Haliç’in çamurlu sularında bulunarak çıkartılmıştır.
Şehit Nuri Paşa’nın kolları ve bacakları kopmuş, kafatası dağılmıştır. Paşadan geriye kalan; yüzünün yarısı, boynu ve belden yukarı gövdesidir. Hiç olmazsa artık cenaze namazı kılınacaktır.
Ablası Hasene Hanım hemen cenaze töreni için hazırlıklara girişerek mezar taşı sipariş eder ve İstanbul Müftülüğü’ne başvurur.
Zamanın İstanbul Müftüsü olan Ömer Nasuhi Bilmen, siyonist ve uşaklarının baskısıyla “ vücut tam olarak bulunamadığı için cenaze namazı kılınamaz” fetvasını verir. Bu fetvanın altında, şehit Nuri Paşa’nın cenaze töreninde hükümet ve İsrail aleyhine protesto gösterileri yapılmasının engellenmek istenmesi yattığı söylenirken, Ö.Nasuhi Bilmenin oğlu babasının hayatını kaleme aldığı kitabında “ne acıdır ki bu ülkede gerçek bir din adamı dinin emirlerini rahatlıkla ifade edememiş ve itirazı suç sayılmıştır.”demiştir.
A. Selim Bilmen’in kitabında yer alan bu satırlar babasının şehit Nuri Paşanın cenazesi hakkında verdiği fetvanın hükümet zorlamasıyla yerine getirmiş olma ihtimalini kuvvetlendirmiştir.
Kafkas İslam Ordusu Komutanı, BAKÜ Fatih’i” Şehit Nuri paşanın cenaze namazı kılınmadan Edirnekapıda ki annesinin kabri yanına defnedilir.
1949 yılının sonlarına doğru, işçilerden toplanan parayla kabristandan yer alınıp mevtaların bulunduğu alan Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği olarak isimlendirilirken, şehitlikte gömülü olan işçilerin adlarının yazılı olduğu bir mermer kitabe dahi mevcut değildir ?!
Karanlık güçler tarafından şehit edilen Nuri Paşanın vefatından 67 yıl sonra 28.09.2016 tarihinde Edirnekapı Şehitliği'nde bulunan mezarı başında cenaze namazı kılınır.! Törene katılan o dönemin Azerbaycan Parlamentosu Milletvekili Ganire Paşayeva “ bugün kendimi çok mutlu hissediyorum, burada ebedi istirahatgah uyuyan şanlı Türk evladı, Azerbeycan’ın tarihinde çok büyük kahramanlıklar göstermiş bir gazidir. Nuri Paşa’nın komutasında Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan’da Ermeni Taşnakları tarafından yapılmak istenen katliamı durdurmuş Bakü’yü kurtarmışlardır“ diyerek Azerbeycan’dan getirilen toprağı gözyaşları içinde Nuri Paşanın kabrine serper.
(Ruhu şad olsun..)
İddialara göre olayın yaşandığı tarihteki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Nuri Killigil paşanın İsrail karşıtı siyasetini yakinen bildiği için cenaze töreninde tavır almış, yaşanan faciadan dört gün sonra ALELACELE Türkiye, Tel-Aviv'de Yahudi Devletini kurduğunu ilan eden İsrail'i tanıyan ilk Müslüman ülke olmuştur !?
Fabrikada çıkan yangının ihmal mi ? Sabotaj mı !? Olduğu konusu akıllarda soru işareti bırakırken, TBMM kapalı oturumunda bu vahim olay tartışılmıştır ama tutanaklar üzerindeki gizlilik kararı olduğu için kimse gerçek bilgilere ulaşamaz ve konu kapatılır.
Fabrika da yaşanan facia sonrasında
“ o gün Yahudi işçiler fabrikaya gelmedi” gibi spekülasyonlar yapılırken, enteresan bir şekilde fabrikanın müdürü emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet ve kapsülhane şefi Seyit Ali Oral “ dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet ve tedbirsizlikten” yargılanır.
Şimdi sene 2021, üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, olayın üzerindeki sis perdesi hala kalkmamıştır.
Gül Gülasem ATEŞ