×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Yusuf DURU

MICHAEL JACKSON BİRDE BU PENCEREDEN BAKIN BAKALIM

Bugün tüm dünyanın ortak dili olan müzik ve bu müziğe bir dönem damgasını vurmuş, hâlâ dinlenen, taklitleri yapılan ve vefasını hiç bozmayan milyonlarca hayranının yüreğinde ilk günkü gibi yaşayan bir isimden bahsedeceğiz yazımızda. Ancak biraz acı, biraz ilginç, çokça entrika ve şiddet kokan bir yazı olacak. Öncelikle özür diliyorum tüm okurlarımdan. 

Bugün sizlere aslında çok da ilgim olmayan ve dinlemediğim bir pop şarkıcısının, Michael Jackson’unhayatından ve onun etrafında dönen, döndürülen dolaplardan bahsedeceğim. Birkaç zamandır onun çok sıkı hayranlarından biri ile konuşup sohbet ediyoruz ve her anlatışında verdiği bilgiler, anlattıkları beni bu yazıyı yazmaya sevk etti. Belki bildiğiniz konular, belki daha önce şöyle göz atıp geçtiğiniz konular ama bir de benden dinleyin. 

Özellikle de Srebrenitsa katliamının yıl dönümünün hatırlandığı, oradaki vahşetin tekrar anıldığı ve katillerin sözde mahkeme denilen tiyatrolarda yargılanıp rahat rahat hayatlarını sürdürdüğü, vahşi batının gerçek yüzünün bir kere daha ortaya çıkarıldığı bu günlerde bu yazıya ve değindiğimiz noktaların tekrar gündeme gelmesinde fayda var diyoruz. 

Bosna’da başlayan savaşın en acı, en kötü anları Srebrenitsa’da sırp vahşi Ratko Miladiç isimli askerin emriyle yapılan katliam sahneleridir. 8.500 e yakın sivil ve masum Boşnak Müslümanın, fabrikalarda, meydanlarda, evlerinin önünde, metruk alanlarda vahşice öldürülmesi, katledilmesi,adı Birleşmiş Milletler olan ama kendisi bir türlü birleşemeyen haçlı zihniyetinin bile soykırım olarak adlandırdığı bu şeni cinayet katliam ifadesi ile tarih sahifelerine yazıldı. 

Bu savaşta kontrolsüz bir güç uygulanıyordu. Çünkü Boşnak Müslümanlar, barışçı, sevgi dolu ve hoşgörülü bir halktı. Tüm dünya kamuoyunda savaşın madur olan tarafı olarak görülmüş, sırplar geçmişin intikamını almak adına, yine vahşi bir kuduz köpek gibi saldıran, miladiç tarafından “Türklerden alınması gereken intikam adına Müslümanların ölüm vakti gelmiştir” propagandası ile katliam ve soykırımın başrolünü üstlenmiştir.

İşin en acı tarafı, Müslüman Boşnakların sığındığı ve birleşmiş milletlerin görevlendirdiği Hollanda ordusunun kontrolündeki bölgede en ağır katliamın ve ölümlerin yaşanması idi. Oysa Hollanda askeri birlikleri, masum Boşnak sivillere (kadın, çocuk ve yaşlı erkekler) tamamen güvenli bölgede olacaklarını ve başlarına hiçbir şeyin gelmeyeceğini vaad etmişlerdi. Ama Hollandalı komutanı Thom Karremansisimli basiretsizin, ratko miladiç karşısındaki duruşu, miladiçin bağırarak ona emirler vermesi olayın seyrini zaten baştan göstermişti. 

Hollandalı askerler tarafından “burada güvende olacaksınız” diye teminat verildiği için Srebrenitsaya sığınan 8.500’e yakın Boşnak Müslüman’dan 300 tanesi kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden, yine BM tarafından görevlendirilen Hollandalı askerlerin gözü önünde katledildi, soykırıma maruz bırakıldı. Peki buna rağmen Karremans yargılandımı? Hayır. Hollanda devleti suçlu bulundu ve kınandı o kadar. 

Haçlı zihniyeti bir kere daha maşalarını, kuklalarını kullanıp Müslümanlara yaptığı tüm eziyetlerin karşılığında göbeğini kaşıya kaşıya, dudaklarının kenarlarından salyalarını akıta akıta gülerek manzarayı seyretti. İnsan Hakları Mahkemesi, gelen tepkileri yavaşlatmak, savuşturmak adına ratko miladiç’i savaş suçlusu olarak yargıladı, müebbet hapse mahkum etti, ayrıca sırp komutan radovan karadziç’ede on ayrı suçtan soykırıma göz yumması ve bizzat iştirak etmesi sebebiyle kırk yıl hapis cezası verdi o kadar.

Yapılan bu soykırımı unutmayacağız, unutturmayacağız önce onu belirtelim. Ayrıca buna zemin hazırlayan tüm görüşleri, zihniyetleri, duruşları, bunu meşrulaştırmaya çalışan tüm kurum, kuruluş ve kişileri şiddetle kınıyor ve Allahınazabı, laneti onların üzerine olsun diye dua ediyoruz. 

Evet. MJ’nı islam dünyası Bosna Hersek savaşında Bosnalı Müslümanlara yaptığı yardımlarla ilk kez yakından ve farklı bir pencereden tanıdı. İsterseniz MJ’nin hayatı hakkında size kısa bir bilgi vereyim. 

Michael Jackson (MJ) dokuz çocuklu siyahi bir ailenin, yedinci çocuğu olarak dünyaya geliyor. Dar gelirli bir aile. Babası bir çelik fabrikasında işçi olarak çalışıyor ve ailesinin geçindirmekte hayli zorlanıyor.

Sevgili okurlar, müzik denilince tüm dünyada siyahilerin öncülüğünü kabul etmemek mümkün değil. Geçmişlerinde yaşanan kölelik, beyaz adam tarafından maruz kaldıkları vahşet, eziyet ve hayatlarına kast edilerek köleleştirilmeleri, müziğin hayatlarındaki yerini çok daha farklı bir mecraya taşıdığını biliyoruz. 

Acılarını, ızdıraplarını, intikamlarını, hırslarını müzikle ifade etmek, tatmin etmek hatta, kendilerine eziyet eden insanlara müzikle karşılık vermek bir yaşam şekli haline gelmiş. İşte MJ’nin ailesinde de müzik çok önemli bir yerde. Abileri gitar çalıyor, çeşitli etkinliklerde zaman zaman şarkılar söylüyorlar ve müzikle haşır neşir oluyorlar. 

MJ’de abileri ile birlikte müziğin içinde buluyor kendisini. 5 yaşlarında iken annesi, abileriyle paylaştığı odasında yatağını toplamaya gönderiyor. Bu arada kontrol etmek için arkasından sessizce gidiyor. Yatağını toplarken mırıldandığı şarkıyı dinliyor ve eşine MJ’nin abilerinden çok daha özel bir çocuk olduğunu söylüyor. Çünkü sesinde, tarzında ve müziği mırıldanırkenki tınısında o güne kadar duymadığı bir farklılık, güzellik seziyor. Buradan anlıyoruz ki MJ’nin annesi de müzik konusunda gizli bir yetenek ve birikim sahibi. 

Böylece MJ, annenin talimatı ile abilerinden gitar ve nota dersleri almaya başlıyor. İki sene sonra yani yedi yaşında iken gruba dahil ediliyor ve o da abileriyle birlikte müzik yapmaya başlıyor.

MJ’nin babası çok sert ve acımasız biri. Özellikle vitiligo hastası olan (Vitiligo, vücudumuzda bulunan ve deriye gerçek rengini veren hücrelerin deforme olması ya da sağlıklı çalışmaması sebebiyle oluşan bir deri hastalığı. Derinin rengini değiştiriyor, beyazlaştırıyor.) küçük oğlu MJ’yi sürekli aşağılıyor. Hakaret dolu bu aşağılamalarının en hafif “Seni hiç sevmiyorum, aynı annene benziyorsun, annen gibi kertenkeleye benziyorsun”. 

Hiçbir hatayı affetmiyor. En küçük bir hatada en ağır cezayı veriyor. Başarının çok çalışmaktan, hiç durmadan çalışmaktan geçtiğini savunuyor. Her gün saatlerce provalar yaptırıyor. Hafta sonları da dahil olmak üzere. Çocukluğunda hiç tatil yapamadığını söylüyor MJ. Bir notayı yanlış söylediğinde, bir ritmi atladığında, yanlış bir dans figürü verdiğinde şiddetli bir ceza alıyor, dövülüyor, darp ediliyor. MJ’ bir çok defa babası tarafından cezalandırılmak adına şiddete ve dayağa maruz kalıyor. Bu şiddetin en hafifi ise kalın elektrik kablosu ile dayak. Bir keresinde annesi araya girerek “yeter öldüreceksin çocuğu” diyerek elinden alınıyor. 

Bu yüzden MJ babasını gördüğü zaman mide spazmları geçirmeye ve refleks olarak kusmaya başlıyor, babasından nefret ediyor.

Kısa sürede farkediliyor, yaptığı müzik, dans figürleri ve sesindeki olağanüstü güzellik herkes tarafından görülüyor ve abilerinden farklı olduğunu herkes kabul edip dillendiriyor. İlerleyen yıllarda babasının kontrolünde bir müzik şirketi ile sözleşme imzalanıyor. Şirket MJ’nin kıyafetlerinden, dans figürlerine, söyleyeceği şarkılardan, şarkı sözlerine kadar her noktaya kesin ve katı bir çizgi çekiyor, sadece kendilerinin istediği şeyleri söyleyebileceğini, giyebileceğini ve ancak izin verdikleri figürlerle dans edebileceğini söylüyorlar. Yıllarca bunun acısını ve sıkıntısını çekiyor, defalarca babasına bunu ifade etmeye çalışıyor ama yeteneğinin getirdiği kazanç babasının da gözlerini kör ediyor.

Henüz çocukken sahne aldığı ortamlarda o dönemin yıldızları ile karşılaşıyor, tanışıyor. Fred Astaire, SammyDavis, James Brown ve daha birçoklarını sahne gerisinden büyük bir hayranlıkla seyrediyor. Dönemin yıldız sanatçılarından birinin söylediği söz hayatının o andan sonrasını yeniden tanzim etmesi için büyük bir kapı açıyor. 

“Hey çocuk, Tanrı sana olağanüstü bir yetenek vermiş, böyle yetenekleri herkese vermez, sen çok özel ve seçilmiş bir kişi olmalısın. Tanrının bu yeteneği verdiği kişilere de mutlaka bir verme nedeni vardır, yeteneğini doğru kullanmalısın”

Babası ile yaptığı konuşmaların birinde artık vaktin geldiğini anlıyor ve tüm cesaretini kullanarak her seferinde sustuğu konuyu bu kez kararlı bir şekilde savunuyor ve artık özgür müzik yapmak istediğini söylüyor. Şiddetli tartışmalar oluyor ve MJ tüm hayatı boyunca en doğru kararı verdiğin an dediği babasına karşı en önemli restini oynuyor. 

Ailesinden, abileri ile çalıştığı gruptan ve babasının şiddeti ile yapılan sözleşmeden tüm imkanlarını seferber ederek ayrılıyor, kendisini daha rahat ifade edebileceği, danslarına, kostümlerine, figürlerine, müziğine, kullanacağı sözlere müdahalenin yapılmayacağı bir şirketle yeni bir sözleşme imzalıyor. Ve müzik kariyeri bu andan sonra çok büyük bir hızla yükselişe geçiyor. 

Çalıştığı arkadaşlarına bir şart getiriyor. “Evet müzik yapalım, insanlara yaşama sevinci aşılayalım, yaptığımız müzikle onların hayatlarına dokunalım, armoni katalım ama bu arada bazı gerçekleri de farkettirelim” diyor. 

Özellikle tüm dünyada sıkıntı çeken, yaşam şartları kötü olan çocuklara el uzatmaya, onlarla ilgili hem şarkılarında, hem çalışmalarında farkındalıklar oluşturmaya başlıyor. Bu konuda ilk çıkışı Afrikada bulunan ve açlık içinde yaşayan, aslında her türlü yer altı ve yer üstü zenginliklerinin kendilerine yetebilmesine rağmen bunları kullanamadıkları için açlığa mahkum olan çocuklar ve insanlar için yaptığı “Weare The World” şarkısı büyük bir ilgi görüyor ve bir anda milyonlarca dinleyici ile aylarca müzik listelerini alt üst ediyor. MJ farkındalık oluşturabilmek için bu şarkısının klibine ve albüm çalışmasına dönemin ünlü ses sanatçılarından destek istiyor. Ve bu desteği almayı başarıyor. 

Bunun ardından yine farkındalık oluşturabilmek adına yaptığı Thay dont care about us, Heal the world, Eart song, Triller, Man in the mirror, history  gibi bir anda tüm dünya tarafından kabul gören, milyonlarca dinleyiciye ulaşan ve beğenilen çalışmalar yapıyor. 

Bu arada yaptığı bu çalışmaların getirdiği ses, gösterilen ilgi ve insanların MJ ye karşı gösterdikleri sevgi birilerinin nasırına basıyor tabi. Tehditler almaya, basında hakkında karalamalar içeren yazılar yazılmaya başlanıyor. 

Özellikle afrikadaki mazlum çocuklar için yaptığı çalışmalar, akabinde Bosna Hersek savaşındaki Müslümanlara gönderdiği iki tır yardım konvoyu bir kısım çevreyi ciddi anlamda rahatsız ediyor. Tırlarda herkese eşit dağıtılsın diye tanzim edilmiş vaziyette ulaştırılıyor ve koliler halinde dağıtılıyor. Yani her kolide bir kişinin yaşamı için gerekli olan önemli ihtiyaç malzemelerin tamamı var ve o koli bir kişiye veriliyor. Bu tamamen MJ tarafından organize ediliyor. 

Hristiyan dünyası MJ’nin bu tavrından çok rahatsız olduğu için çeşitli basın yayın kuruluşları şiddetli bir şekilde karalama, yalan ve iftira kampanyalarına başlıyorlar. Vtiligohastalığı stres ve sıkıntı ile vücudunun çeşitli bölgelerinde yoğunlaşıyor. Sahneye çıkmadan önce bir müddet kahverengi makyaj boyaları ile vücudundaki beyaz bölgeleri kapattırıyor ancak bu lekeler artıp büyüyünce bu kez beyaz makyaj yapmaya başlıyor. Bu durum basında derisinin renginden utanan ve siyahiliği onuruna yediremeyen Michael Jackson, ameliyat ile derisini beyazlattı gibi lanse ediliyor. 

Bir seferinde bir hastahanenin açılışında kullanılacak olan yeni ve teknolojik bir oksijen çadırının reklamının yapılabilmesi adına birkaç dakikalığına bu çadırda yatması ve fotoğraflarının çekilmesi isteniyor. Akabinde çekilen resimlerin altına “Ölümden korkan Michael Jackson evinde oksijen çadırında uyuyor” diye haberler yapılıyor. 

Çocuklara olan hassasiyeti ve onlar için yaptığı kampanyalar sürekli gündemde kalıyor. Özellikle konserlere gittiği ülkelerde ya da ABD’deki şehirlerde, ilkönce yetimhaneleri ziyaret ediyor, yaşlı ve hasta insanların ziyaretine gidiyor. Yetimhanelere ciddi destekler yapıyor, fiziki şartlarını iyileştirmek için çalımalar başlatıyor, çaba sarfediyor. 

Kendi çocukluğunu hiç yayamadığı için, kendisine Neverland adını verdiği lunapark ve hayvanat bahçesi olan büyük bir çiftlik kuruyor. Bir süre sonra ölümcül hastalığı olan ve MJ’na hayran olan çocukların aileleri MJ ile temasa geçiyor, MJ çocukların çiftliğe gelip kendisiyle vakit geçirmelerine ve çiftlikte eğlenmelerine izin veriyor. Çiftliğe velileri ve öğretmenleriyle birlikte turlarla çocuklar gelmeye başlıyor. MJ çocukların sağlığı için çiftlik içinde benzin/mazotlu otobüs kullanılmasına izin vermiyor, elektrikli otobüsler alıyor ve tüm taşıma işleri bu elektrikli otobüsler, araçlarla yapılıyor. 

Ve talih bir kere daha MJ’yi ciddi bir imtihana tabi tutuyor. Neverland’a gezmeye gelen bir aile birileri tarafından tezgahlanan bir oyunda kullanılıyor ve çocuklarının MJ tarafından tacize uğradığını iddia ederek kuvvetli avukatlarla hakkında dava açılıyor. 

Çiftliğin bu amaçla kurulduğu yalanı günlerce gazetelerde boy boy haberlerle dünya kamuoyuna duyurularak MJ itibarsızlaştırılmaya ve karalanmaya başlıyor. Tam da bu dönemde MJ’nin özellikle ortadoğuda, islam dünyasında popülerliğinin artması, özellikle ABD’nin Ortadoğu planlarının sahneye konulmaya başlanması ve MJ’ninMüslüman olduğu furyasının patladığı zamanlarla örtüşüyor. 

Gazetelerde çıkan haberlerden dolayı ciddi anlamda ruhsal bir çöküntüye uğruyor. Çünkü en hassas olduğu duygusal yönünden, çok sevdiği ve tüm servetini neredeyse onlara harcayacak kadar cömert davrandığı çocuklarla vuruluyor MJ. 

Mahkemeler, davalar, savunmalar, deliller, kamera kayıtları her şey MJ’nin suçsuz olduğunu ispatlıyor. Ancak bu süreçte Neverlend defalarca özel seçilmiş polisler tarafından basılıyor, her yer talan ediliyor ve adeta MJ’nin hayatına bir katliam yapılıyor. 

Bunun üzerine MJ çocuklarını ve ailesini alarak Bahreyn’e yerleşiyor. Orada Müslüman oluyor. Hatta yaptığı müzik ve ilahi çalışmaları ile ilgili Bahreyn hükümeti ile anlaşıyor. Daha sonra yayınlanmadığı ve piyayasaçıkarılmadığı için davalık bile oluyor Bahreyn hükümeti ile. 

Son bir konser turnesi planlıyor. 50 konserden oluşan bu turne hayatının son müzik çıkışı olarak lanse edilmesi planlanıyor. Kendisi de öyle söylüyor bu benim son turnem, son konserim olacak. Hatta son konserinden sonra müziği bırakacağını ve Müslüman olduğunu açıklayacağını bile dillendirmeye başlıyor. 

Provalar yapılıyor, bir yıl gibi uzun bir süre çalışmalar sürüyor ve artık konsere çıkmak üzere bir aylık bir süre kalıyor. Mayıs ayı sonları, haziran ayı başları gibi konserin tüm hazırlıkları tamamlanıyor. Bu arada Los Angeles şehrinde kiraladığı malikanede kalıyor. Tüm işlerini oradan idare ediyor. 25 Haziran 2009 yılında, konser turnelerinin başlamasına bir ay kala, yoğun çalışma ve provalarından birinde dinlenmek için odasına çekiliyor, bu sırada o önemde yanında olan doktoru odasına giriyor. Kendisine bir takviye ilaç vereceğini ve bunun onu dinlendireceğini söyleyerek bir serum takıyor. 

Doktor serumun içine küçük ameliyatlarda sedasyon/anestezi amaçlı kullanılan propofol isimli anestezikbir ilaç koyuyor. Bu ilacın verildiği hasta ya da kişi asla yalnız bırakılmamalı ve kontrol altında tutulmalı. Ama doktor ilacı verdikten sonra “Siz dinlenin biraz” diyerek MJ’yi yalnız bırakıyor. Tabi şiddetli bir krize giren ve ilaç sebebiyle kalbi duran MJ ölüyor, daha doğrusu öldürülüyor. 

Ölümünün üzerine önceleri aşırı dozda uyuşturucu aldı, intihar etti gibi haberler yapılıyor. Ancak ailesi MJ’nin alkol dahi kullanmadığını bildiği için işin peşini bırakmıyor. Dava sürecinde yapılan otopsiler sonucu tüm gerçek ortaya çıkıyor. İlacı veren doktor tutuklanıyor, meslekten men ediliyor ve dört yıl hapse mahkum ediliyor. Ancak kısa bir süre sonra tutulduğu cezaevinde yer olmadığı gerekçesi ile tahliyesine karar veriliyor.

Kendisine yapılan bunca baskıya, yalan habere rağmen hayata bu kadar bağlı ve pozitif olması, mücadeleyi devam ettirmesi hakkında düşünceleri sorulduğunda verdiği cevap çok ilginç, “Aslında kendimi duygusal ve ruhsal açıdan 80 yaşında gibi hissediyorum, yoruldum, yıprandım ama beni neyin ayakta tuttuğunu asla unutmuyorum, gergedan derisi geliştirdim.

Sevgili dostlar ardında doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm dünyada, bir milyardan fazla bir hayran kitlesi bırakan, yaptığı çalışmalar ile tüm dünyada ses getiren, Müslüman oluşu ile de bu kitleyi etkileyeceğinden korkulan Michael Jackson 51 yaşında hayata gözlerini yumuyor. Küresel güç dediğimiz o sadece kendini düşünen ve kendi çıkarları doğrultusunda tüm dünyayı ve insanlığı tanzim etmek isteyen zalimler ustaca hazırladıkları planı devreye sokuyorlar ve sonucu ortada. 

Ölümünden sonra vasiyeti üzerine ailesi tarafından kurulan vakıf aracılığıyla onun şarkılarından elde edilen ve edilmekte olan gelirlerin önemli bir kısmı, halen yardıma ihtiyacı olan çocuklara ulaştırılmaya devam ediliyor. 

Şimdi bazı linkler yazacağım, vakti olan okuyucularımın bu linklere tıklayarak hakkında yapılanları, konuşulanları, söylenenleri izleyebilme imkanları da oluşsun istedim. Ayrıca Michael Jackson neden öldürüldü sorusunu internet arama çubuğuna yazdığınız zaman karşınıza çıkacak olan dökümanlara şaşıracağınızdan eminim.

Buyrun efendim.  

https://youtu.be/E_UEnbOybM8

https://youtu.be/h-eyqOqDuC8

https://www.youtube.com/watch?v=6xXKyh6Kzgc

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024