" Mayıs da Mayıs gibi hissediyorum belki de,
Sağımda güneş, solumda yağmur.
Bir yanım sıcak bir yanım soğuk olabildiğince.
Ne düşünüyorsun diye sorsalar,
Birbirinden farklı, ya da taban tabana zıt cevaplar veririm belki de..
Kararsızlık elbisesinin tüm düğmeleri ilikli.
Bir karabulut yorganı üzerimde,
İçimde yağdı yağacak bir içlik giymişim.
Hani böyle ağaçlar çiçeğe durmuş belki ama,
Haberlerde dolu yağacak diyor.."
İç çekişlerimizin sayısı yaş ilerledikçe artıyor belki de,
Dün üçtü, bugün beş..
Nasıl bir his bilmem ki,
Büyükçe bir odanın içinde köşede bir yerde, dizlerim karnımda oturuyorum ama o koca odaya sığamıyorum.
Kapı karşımda ama çıkamıyorum.
Tüm pencereler de açık ama rüzgar benden kaçıyor.
Uzaklardan bir yerden silik de olsa duyabildiğim Ezan sesi kapı zilinin çalması gibi hareketlendirdi beni.
Evin ortasına salıncak kurulmuşcasına sevindim sanki.
Ellerimle ötelediğim savurduğum eski fotoğraflar, herkesin ölene kadar yaşayacağı hayatın dünyaya çaktığı bir çivi gibi
Bu odadan bir çıksam belki de bir daha önünden bile çıkmam dediğim günlerdeyim.
Bu yataktan bir kalksam beş gün yatmam dediğim günler.
Hani Balık suyu bilmez onun dünyası deryadır derler ya..
Hasta yatağı da benim için istirahatten başka bir boyutta.
İnsan olmanın hakikati olan unutmanın hakkını vermem lazım.
Mayıs'ın sancısına sıkışmaktan çığlık çığlığa feryad ederek soruyorum.
Haziran kapıda mı?
Bu gecikmenin hikmeti için sabırsızlanıyorum.
Her birimiz bu ilahi kudretin dünyaya serpiştirdiği tohumlarız ya hani,
Bizim baharımız ne zaman ?
Böyle oluyor insan hasta iken..
Dünya ile arasında derin bir hüzün oluyor.
Melalimiz Mayıs..
Kararsızız..
Haziranı bekliyoruz.
Asalet Salgınoğlu