×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

İSTANBUL BEYEFENDİSİ

Gönlüm istiyor ki herkes efendi olsun. Kentinin, mahallesinin, sokağının, evinin efendisi… Beyefendisi. Aile devlettir: Devletinin efendisi. Efendi olursa herkes, her yer efendice düzen tutar. Siyaset, parası cukka olanın başkan ve yürütmesi olduğu nizamda tesis edilemez. Zira söyleyecek söz gerekir. Ama şimdi değişti tanımlar. Sözgelimi fabrika sahibi olup bir siyasi partiye sponsor olursanız, milletin anasına bacısına da küfretseniz, çıkar ulusal ve heybetli bir kanalda üç beş bacı sizi aklar. Metheder de metheder. Hatta “İstanbul Beyfendisi” deyiverir. Yahu ne beyfendilikmiş be?!

Abla, sen bizim eski şoför abilerdeki cemiyeti bilir misin? Ayakkabılar boyalı, tıraş sinek kaydı, gözlükler o biçim! Ama daha ötesi; o nezaket, o zarafet; hani mahallelinin cenazesine bilabedel giden ağabeyler…

Ya da o berber amcaları? Saat tamiri de yaparlardı hani. Gömleklerinin yakasından tut da sürdükleri zarif kolonyalara kadar hangi birini anlatayım?

Peki cezerye satan kuruyemişçiler? Ayakkabı boyayıcılar ve dahi manifatura tacirleri?

Hepsi taşrada idi. Sizin “taşra”nızda. Yani Bakırköy – Sarıyer – Arnavutköy hattı ile Moda (hatta Ataşehir ve Adalar) – Beykoz çizgisi dışında bıraktığınız her yerde. Zira size göre oralar sizindi. Oysa hepimiz aynı bahçede bitmiştik. Fakat kader sizi hasbel edip oralarda bir şekilde muhatap etti. Esasen pek de “önceden görmüş” sayılmazsınız!

Şimdi bugün Türkiye’de bir siyaset krizi var ki aman Rabbim! Seçim sonucuna kilitlenerek, henüz 20-22 yıl öncesinin baş kesicilerinin en büyük demokrat ve insan hakçı kesildiği, riyakâr bir düzen! Para, fon, lobi, ülke sosyolojik düzleminin sinir uçlarını zonglatmaktan beri durmayan kibirli bir rüzgâr. Söylem ve misyon çelişkilerinin had safhada olduğu ve her gün yeni bir vukuat ile gündem eden günler, beyaz ittifaklar! Belki siyaseten güzel düşünen, muhalefet ettiği hususta hınca hınç haklı nice insanın da duygularını sömürüp enine boyuna içen bre sizler! Sahnenin önünde kavga edip perde bitince lobide kadeh tokuşturan Ömer Seyfettin’in deyimiyle hey gidi “Efruz Bey”’ler!

Size bu ülkenin -sizin zannınızla- biz “vasat takımı” olarak sesleneyim ve müsaadenizle Fikret Kızılok’tan yardım alayım. Zira az dinlemedik biz Yenikent’te Kılıçoğlu Anadolu Lisesi’nden ders çıkışı arkadaşımızdan ödünç aldığımız paraya bindiğimiz 32 numarada volkmen ile dışarıdaki kar yağışını izleyip Odunpazarı’na inerken. Cebimizde sadece kasaba otobüsüne yetecek paramız kalmıştı fakat Atatürk Lisesi’nin karşısındaki duraktan otobüse binersek, önlerdeki boş koltuklara oturabilirdik. Aksi hâlde Yenikent durağına kadar zaten dolardı otobüs ve biz kış günü bir saat ayakta giderdik.

Unutmadan, “sevda çiçeği” (ney ve gitar versiyon):

Sessiz sedasız açardın gecelerde
Kimse bilemez, göremez kuytularda
Sonsuz ve dipsiz sevdalarda, duygularda
Sakin kimsesiz ve sahipsiz uykularında
Şimdi artık seni koklar yalnızlığım
Seni arar, seni sorar sevda çiçeğim
Şimdi artık seni koklar yalnızlığım
Seni arar, seni sorar sevda çiçeğim

Şimdi siz hazır yapılmış geçitleri, metro hatlarını ve hatta parkları tekrar açıverin de neşemiz yerine gelsin abilerim ablalarım.

Ha unutmadan, tanıdığım en büyük devrimcilerden birisi Fahrettin Cüreklibatur’dur. Bozkırdan gidip İstanbul’daki kaleleri Battal Gazi misal fethetmiştir. Vesselam.    

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024