ÇIPLAK KARANLIK..!
Bize süreli bahşedilmiş bu dünya hayatı, dalgalı fırtınalı çalkantılı, kayalarla çepe çevre kuşatılmış okyanusta aniden patlayan fırtınanın tesiriyle rotasını bulmak için manevralar yaparak dönüp dolaşan bir geminin yolculuğuna benzer. Dissosiyasyon (çözülme) Dehlizlerinde Dolaşan gemiyle hedeflenen limana her zaman ulaşmak mümkün olmayabilir. Kimse, gemiye binmeden önce kaptana “Fırtına çıkar mı? İsyan olur mu? Makineler düzenli çalışır mı? Korsanlarla baş edebilir misiniz “ diye sormaz.
Bende geminin içinde karadaki asırlık ağacın yıldırım düşmesiyle orta yerinden kırılıp yanmasının yansımasındayım günlerdir. Taklitçi Işıkların
Göğün sözcüleriyle pervasızca tartışan aynanın gölgelediği zamansız yüreksiz insanların içinden sıyrıldım. Ateşin sönmesi için su taşıyan karınca misali onarılması imkânsız gibi görünen kentlerin ağıtlarının yankılandığı ulu çınarın kapısında dardayım.
Bir çırpıda Unutmak istiyorum, taslak halinde kalmış zorbanın kılıcını kuşanmış vatansız bayraksız milletsiz vicdansız sahte iyilikler çağının son çığlıklarını. Muhalefet olacağım diye siyasi yağmacılık yapan, Karikatürleşen nezaketsiz sevimsiz düzenbaz insanları. Maketleşen yüreklerine zil takıp oynayan sergüzeşt beyinlerin icraatları midemi bulandırıyor artık. Bu yüzyıl insandan doğallığı alıp yerine sahteliği yerleştirmiş. Hani insanın İmarı - Mimarı yine İNSANDI ?
Bir kibrit kutusunda bir çöp alev alınca tüm paket yanmaya başlar ya neden binlerce yürek kanarken kanamıyor yürekler. Hani vatanını, milletini, bayrağını sevmenin ölçüsü, ölçüsüz sevmekti.
Erken bağbozumuna sevinen gelecek zamanın bile çöle dönüşmesini isteyen Bedevilerden, vatansızlardan yüreğim el verse nefret edeceğim ama bana yakışmaz.
Asrın kabusunda ALLAHU EKBER sesleriyle birleşmiş yüreklere doğrultulmuş silahların korkunçluğunu ulu orta yaşarken, iyilik adına yola çıkmış beyaz güvercinler kurşunlanıyor - kurşunlandı bu topraklarda. Kaygan zemin misali dayanıksız düşüncelerin ellerinden güneşin yeniden doğacağı bahara gebe topraklara kan sıçratıp sırtını dönenleri, kronik travmalar mevsiminin hep sürmesini bekleyenleri ve uçurtmaları kuşları vurmaya devam edenleri elimin tersiyle iterek koşmak istiyorum.
Yarı düşsel bulantıların girdabında varoluş sancısı çekmeyen simsiyah buzdan ırmağın kararsızlığı içinde, empatinin rafa kaldırıldığı, insanlığın öldüğü bu zaman diliminde Felsefe oyunlarını, mısra dövüşlerini ve derin ıssızlığın yaklaşan ayak seslerini, okuduğum bütün kitapları unutmak istiyorum. Hani bu zaman dilimine AHİR ZAMAN deniyordu ya, anladık ki Sonun sonundayız, ahir bitti, ZERO ZAMAN kaldı..
Elbette, kıyamet kopacak.!
Zalimlerin o çok güvendikleri Nükleer başlıklarıyla, dijital silahlarıyla, Deepfake, yapay zekalarıyla, dev beton kuleleriyle, Hollywood filimlerinden fırlayan şiddet ve dehşetleriyle, dine - İMANA, maneviyata, akla, ilime - bilime, kültüre, sanata düşman karanlıklarıyla sermaye putlarıyla, savaşa tapan ahlaklarıyla, kirli yüzleriyle, kanlı ellerinizle, derin kuyular gibi uğuldayan Foseptik çukuru ağızlarıyla yeryüzünden silinip gidecekler.
İçinde hakkaniyet adına yüreksel fırtına barındırmayan, manevi rüzgâr estirmeyen bütün kitaplar ve insanlar bu günde yarında koskoca bir HİÇ olacak.
"Şehrin çökmesi vahim bir hadise. Fakat toplumun ahlâkî yapısının çökmesi daha da vahim." derken
Turgut Cansever,
bu günlerde nereye gitsem koşup arkamdan geliyor kışkırtılmış materyalist kara gölgeler.
Halbuki ben gölgemle oturup kıyıma uğratılmamış, ateşe atılmamış cümleler kurarak, dualarımla sonsuzluğun - kainatın sahibine ulaşmak istiyorum.
Sallantılarla gündüzler gecelere karışıp, ecelin soluğu enselerde hissedilirken, yürek yangınlarına düşmüş yıkıntılar arasında, tebessüm makinesi bir palyaçonun gözyaşlarıyım şimdi.
Kötülükler lordunun Şakağıma dayadığı tek kurşunlu silahın patlamasına asla izin vermeyeceğim. Evet ben bir karıncayım ve Al bayrağın altında uyku treni içine mahkum edilmiş canları kurtarmak için ÇIPLAK KARANLIĞIN İÇİNDEN avazım çıktığı kadar bağıracağım.
Karanlığın ormanları içinde ŞEYTANIN BEZİRGANLIĞINI yaparak sorgulamadan itaat eden beyinsiz taş kalpli müptezeller, vatansız - bayraksız - kimliksiz şaklaban papağanlara göz yumuyor ve yarını için rengarenk düş toplamaya çıkan KÖZ DÜŞMÜŞ yüreklerin tartaklanmasını timsah gözyaşlarıyla ağızlarının suları akarak izliyorlar.
Bütün maskelerin düştüğü ÇIPLAK KARANLIĞIN İÇİNDEN
“ Hayır!’ Diye bağırıyorum hayırrrrrrr!’
Biiznillah bu yapılanlara asla izin vermeyeceğim- vermeyeceğiz.
Gül Gülasem Ateş