BARBİE BEBEK..!
Tüm dünyada merakla beklenen Barbie filmi 21 Temmuz 2023 de Amerika, İngiltere ile Türkiye'de de aynı tarihte vizyona girince yer gök neredeyse pembeye boyanmaya çalışıldı. İlk bakışta masum bir çocuk yapımı olarak algılanan bu film, derinlemesine analiz edildiğinde, aslında kültürel psikolojik savaşın gizli bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Kültürel psikolojik savaş, genellikle toplumların bilinçaltına işleyerek, düşünce tarzlarını ve manevi değer sistemlerini baltalamayı- neşter vurmayı ifade eder.
Arama motoru Google’ın “Barbie “ filmi için yaptığı özel logo, tüm linklerin pembe görünmesi ve konfetilerin patlaması, motoru kullananlar tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştı. Bu şaşaalı giriş karşısında kimdir bu Barbie Bebek sorusunu akla getirirken biraz geç olsa da araştırıp sizinle paylaşmak istedim.
Şimdi yıllardır gündemden düşmeyen dünyanın en çok satılan - tartışılan oyuncağı efsane (!) Barbie Bebeği biraz tanıyalım.
Barbie’nin oyuncak sektörüne giriş tarihi 1959 Amerika Birleşik Devletleri. Üretilmeye başlandıktan sonra, dünyaya hızla yayılan ve görünmez eller tarafından popülaritesini sürekli arttıran bir oyuncak. Barbie’ye sadece bir oyuncak deyip geçmek mümkün değil; zira bu bebek bir popüler kültür ikonuna dönüşmüş durumda. Taptaze beyinlere sunulan - empoze edilen insan olmanın onur ve şerefinden uzak sadece şekilden ibaret bir dünya.
Barbie’nin tasarımcıları Ruth ve Izzy - Elliot Handler Amerikalı (Polonya Yahudisi göçmenlerden )
hayalperest karı koca. Ruth ve Elliot geleneksel dindar olmayıp ancak Yahudi kimliklerini her zaman hayatlarının merkezinde tutmaya özen gösteren bir çift olmuşlar.
1967 yılında İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında yaşanan Altı Gün Savaşı'nda İsrail'i desteklemek isteyenlerden gelen çağrıları karşılayacak etkili bir sistem kurmuşlar. Ayrıca Handler çifti Los Angeles’ta Isaiah Sinagogunun kurucularından.
Ruth ve Izzy - Elliot Handler Amerikalı (Polonya Yahudisi göçmenlerden )
Barby bebek oluşumunun Hikaye örgüsünde bayan Ruth başrol oyuncusudur. Bir yaz günü Biricik kızı Barbara ve arkadaşlarının bir dergiden kestikleri bebek resimlerine kağıttan kıyafetler giydirip, yetişkinler gibi onları konuşturduklarına şahit olur. Ruth Handler bu oyun düzenini alıp üç boyutlu hale getirebilirse, kız çocuklarına yönelik bir çığır açacağına karar verir. Almanya’ya yaptığı bir iş seyahatinde popüler bir oyuncak mağazasında ” Bild Lilli “ adında kadın görünümlü bir oyuncak bebek görür ve çok beğenir.
Alman ‘Bild-Lilli’ bebeği..
Alman ‘Bild-Lilli’ bebeği, 1950'lerde, Bild-Zeitung gazetesindeki karikatürden esinlenip tasarlanmış bebektir. Bu bebekler orta Avrupa'da erkeklere genellikle bekarlığa veda partilerinde verilen popüler şaka hediyeleriymiş. Ruth bu detayı önemsemez ve Amerika’ya dönerken Bild-Lilli bebeğinden birkaç tane satın alır. Bu kadınsı bebekler üzerinde yaptığı özel dokunuşlarla bunları kızların oynayabileceği bebekler haline getirir.
Kendi elleriyle dizayn ettiği bebeğe kızlarının ismi Barbara’dan esinlenip Barbie ismini verirler. Yeni tasarım bebek 9 mart 1959'da amerikan enternasyonel oyuncak fuarı'nda BARBİE BEBEK olarak tanıtılır ve Barbie efsanesi de böylece doğmuş olur.
SELAM BEN KAPİTALİZM..!
Ben öpmeye kıyamadığınız, üzerine titrediğiniz masum küçük kızlarınızı plastik Barbie bebeklerle büyüttüm. Bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar, şişmanları küçümsüyorlar, çok yemek yiyince lavaboya koşup kusuyorlar diye neden şaşırıyorsunuz! Evet benim adım KAPİTALİZM..! Çıkarlarım uğruna her şeyi yerle bir ederim. Bunun için dünya çapında kocaman bir moda endüstrisi kurdum ve sizleri İstediğim gibi sömürdüm ve sömürmeye devam edeceğim.
(haşa) Yarattığım Barbie’nin onlarca yıl eskimeyen popülerliği günümüzde bir sosyal fenomen haline gelmesinin en büyük sebebi ruhlarını dünyanın şaşaasına satmış siz anne ve babalar. NOKTA…
Ben şimdi size şeytanlığı bırakıp meleksel tarafımla bu kapitalist sistemi anlatacağım.
Saygı değer anneler babalar, küresel kültürde fırtına gibi esen Barbie, insanları gerçek dünyadan uzaklaştırıp zaman atlaması yaşatarak manyetik fırtınanın içine çekip robotlaşmaya götüren materyalist bir kurgu bir karadelik. En acısı 20. yüzyılda çocuklara zerk edilen korkunç bir virüs. İngiliz yazar ve sanat eleştirmeni John Berger “Önceleri emperyalizm ucuz hammadde, emek sömürüsü ve denetlenebilir bir dünya pazarı istiyordu. Şimdiyse hiçbir değeri olmayan varoluş gayesine tamamen zıt olan bir insanlık istiyor” der. Bu tespit yaşananların kısa bir özetidir.
Efendim Geleceğimizin belirleyicisi çocuklar için kapitalizm bu kadar çalışırken, sahi siz ebeveynler ne yapıyorsunuz? Kapitalizm, sistem olarak burjuvazinin ( zengin sınıf ) halkı sömürmesine dayanan bir düzen. Bu sistemi daha da pekiştirecek şekilde senin yerine düşünür ve satarım” bilinciyle hareket etmesine küresel tuzağına düşmeyerek kendi paranızla umudunuzu ve hayal dünyanızı öldürmesine daha da önemlisi çocuklarınızın geleceğini - maneviyatını esir almasına asla izin vermeyiniz.
Bakın gözlerinizin içine baka baka size oyun içinde oyun kuruyorlar. Hedefleri geleceğin anneleri kız çocuklarının düşlerini sadece maddeye odaklandırmak. Düş dünyalarını moda estetik kavramlarının yoğuruculuğuyla şekillendirip inançsız - değersiz birer yaratıktan öteye geçirmemek.
Dolayısıyla düşünsel ve duygusal özellikleri çocukluğundan itibaren esir alınan ve kendisine sunulan seçeneklerle kafesin içine tıkılan kız çocukları diğer toplumsal unsurların da eklenmesiyle hep mutsuz, kıskanç - haset eden - tatminsiz, özgüvensiz, hemcinsleriyle rekabetçi ve değersizlik hissi yaşayan idealleri olmayan bir kadına dönüşmektedir. Ruhu, aklı ve çok yönlülüğüyle pozitif toplumsal değişimin önemli dinamiği olan kadın, kimlik bunalımına itilerek sadece nefsini tanrı edinmiş, bedenine tapan sistemin çarkında parçalanıp yok edilmek istenmekte.
Bugün Üçüncü Dünya Savaşı biçimsel olarak öncekilerinden farklı olmakla beraber aynı diğer savaşlar gibi insanlığa maddi manevi büyük acılar yaşatıyor. İstedikleri dejenere olmuş, çürümüş, kokuşmuş bir toplum.
Çocukları ve gençleri kendi siperlerine çekmek için canhıraş çalışıyorlar.
Bu önemli açıklamalarından dolayı Kapitalizmin melek-i haline teşekkür edip, BARBİE BEBEK kimdir nedir ne yapmaya çalışmaktadır sorularını cevaplamak üzere konumuza devam edelim.
ÇİLLİ, KEMERLİ BURUNLU, ÇARPIK DİŞLİ OLAMAZSIN..!
Lüks içinde yaşayan Barbie; “Amerikan way of Life”ın Amerikan yaşam tarzını tüm moda ve sosyolojik akımlarını yansıtan bir araç olmuş, tek bir model Barbie’le kalınmayıp kapitalizmin ayak izleriyle bütünleşmiş zerafetten uzak neşter darbeleriyle oluşturulan güzellik algısının küresel oyuncağı haline getirilmiştir.
Barbie, normal bir kadında gerçekleşmesi kesinlikle “imkansız” olan beden ölçülerini tutturmak için estetik müdahalelerin kapısını aralayan kokuşmuş zihinsel bir anahtar. Barbie’ye göre "Her şey olabilirsin" ama "Şişman olamazsın çilli, kemerli burunlu, çarpık dişli olamazsın" der. Anlayacağınız kutsanmış Barbie, anoreksiya nervozadır (kilo alma korkusu) bulimiadır (kendi kendine kusmak )yaradılışa aykırı bedene dış müdahaledir. Barbie kendi vücuduna tapınma güzellik fetişizmidir.
Barbie bebeklere benzemek için 43 kez estetik ameliyat oldu
20. yüzyılın sonunda bile, toplumsal cinsiyet algısında kadına biçilen tek rol “ cinsel obje “ olmasıdır. Barbie insan fıtratına aykırı İnsani özelliklerden yırtarcasına kopartma nesneleştirmesinin sembolüdür.
Barbie kıyamete hızla sürüklenmekte olan bu yaşlı dünyaya “sarışın, mavi gözlü, uzun bacaklı, ince belli olmayanın güzel olmadığı” mesajını veren ırkçılık donanımlı bir nükleer bombadır.
Hemen hemen her gün sosyal medyada, gazetelerde Barbie bebeğe benzemek isteyen estetik kurbanı kadınların acıklı hikayeleri yeralırken bu uğurda servetlerini harcayan, ölümden dönen, ameliyatlardan sonra ucubeye dönüşen kadınların sayısı sanıldığından çok daha fazla.
Gelinen noktada, bedenle ilgili toplumsal olarak inşaa edilen güzellik kriterleri, bireylerin medya başta olmak üzere çeşitli yollarla sosyo-kültürel olarak sömürülüp yıkıntı moloz haline dönüşmesidir. Belki de Barbie’ye benzemek için servet harcayanların, bıçak altına yatarak dayanılmaz acılara katlananların bu kadar çok olmasının sebebi çocukluktan itibaren madde bağımlığı gibi Barbie şırınga edilmesidir.
Gül Gülasem ATEŞ