×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem ATEŞ

ÇOCUK KATİLİ İNGİLİZLER. !

 

 

EMPERYALİST İNGİLTERE'NİN Karanlık Tarihi -
( The Chimney Sweeper )

   Bir zamanlar Papaz Noel bacalardan kolayca girsin diye evlerin bacalarını çocukların temizlediğini biliyor musunuz?
Gece gündüz demeden ateş yağarken gökyüzünden, kan gölüne dönerken yeryüzü, çocuklar çığlık çığlığa boğulurken kızıl gölün içinde, bize sessiz kalmak yakışmazdı zaten.

  SUSMUYORUZ.. !
Meğer ki yıllardır kandırılmışız. Sömürdükleri ülkelerin yeraltı zenginlikleriyle özgürlük - insanlık adına maval okuyan ülkelerin iplikleri şimdilerde şu veya bu şekilde bir bir pazara çıkıyor. Bunlarda insanlık yok, çocuk hakları yok, hayvan hakları yok. Ellerinde arı kovanları Hümanistlik adına bas bas çığırtkanlık yaptıklarına lütfen inanmayın. Niteliksiz adamların kumar masasında bir deste iskambil kağıdını karıştırır gibi insanların onurlarını çamura bulayarak, akrep ve yelkovanın terk ettiği ıssız saat kulelerini kan çukurlarına daldırıp, rant peşinde akıl almaz senaryolara imza attılar. Filistin çığlık çığlığa bağırıyor, Filistin çığlık çığlığa ağlıyor. Birkaç kişiden başka duyan yok. Birkaç kişiden başka kimse başını çevirip bakmıyor. Çığlığı attıran siyonist zalim ve onun işbirlikçisi okyanus ötesi baş şeytan Western filimleri eşliğinde “Country Şarkı “söylüyor ve dünya onları dinliyor dünya onları izliyor.


Kıyamete beş kala tozlu takvim yapraklarını karıştırdıkça gördük ki, aslında onlar zalim onlar nefisleri ayyuka çıkmış FİRAVUNUN - NEMRUTUN ilah - Tanrı olma davasını güden insanlıklarını şeytana satmış beyinsizler topluluğu. Bırakın dünyaya merhamet etmelerini, bunlar yüzyıl öncesine kadar kendi ırkından - neslinden gelen çocuklara bile acımadılar- merhamet etmediler. Gerçek hayat hikayelerinden derlenen çocukluğumuzun en sevilen çizgi filmlerinden birisi olan Heidi’yi hatırlayın lütfen. Onun yaşadığı yıllarda yaşıtları yıllarca köle olarak kullanılmış ve hayal etmesi bile zor olan işkencelere maruz bırakılmışlardı.. Yani VERDİNGKİNDER - Çocuk köleler.


Bu dünyaya modern diye empoze edilen  İsviçre'nin Karanlık Yüzü olan çocuklardı. Büyük mücadeleler sonunda, İsviçre hükümeti 1974 yılında bu vahşi uygulamanın sorumluluğunu kabul etmiş olsa da, kölelik sistemi ne yazık ki 1981 yılında yani yakın geçmişte tamamen yasaklanabilmişti.
İSVİÇRENİN GERÇEK YÜZÜNÜ detaylıca okumak isteyenler için daha önce kaleme aldığım makalemin linkini  aşağıya bırakıyorum.

https://www.elcihaber.com/makale/heidi---isvicrenin-gercek-yuzu..-verdingkinder../2021092410524875

Bugün bize insan hakları ve medeniyet dersi vermeye çalışan, üzerinde güneş batmayan imparatorluk, sözde
Medeniyetin Beşiği İngiltere’nin kibir, zalimlik ve ihtiras içeren karanlık olaylar örgüsüne doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

SÖZDE MEDENİYET BEŞİĞİ ; İNGİLTERE !! 


 Sanayi Devrimi’nin başladığı 1760’lı yıllarla birlikte kömür, sanayileşmiş ülkeler için vazgeçilmez bir enerji kaynağı olmuştu. İngiltere, bir yanı hayat, bir yanı ölüm "kara elmas" denilen kömür madenini en fazla tüketen ülkeydi.
Büyük şehirlerde kullanılan kömürle birlikte baca temizlenmesi sorunuyla karşı karşıya kalan emperyalist İngiltere, şehirlerde çıkan devasa yangınlarla birlikte ne yapacağını şaşırınca bu sorunu ortadan kaldırmanın en kısa yollarını bulmak için kollarını sıvayıp şeytanı bile kıskandıracak dudak uçuklatan korkunç bir planı devreye sokarlar. Artık bacaları temizlemek için süpürge yerine 5- 6 yaşlarında ki erkek çocuklar kullanılacaktır!
İnsanın kanını donduran bu uygulama Viktorya dönemi İngilteresinde vicdansızca uygulanmaya başlamıştır. Kimsesiz masum çocukları kandırmak için de “ Bacalar temiz olunca Papaz Noel siz çocuklara hediyeleri daha kolay getirecek”..!” Derler.



CEHENNEME hoş geldiniz.!

Her gün sadece bir önceki günü yeniden yaşamak için uyanan tarihin utanç sayfalarından biri olan (child chimney sweeps) baca temizleyici çocukların yürekleri dağlayan hazin yaşam örgüleriyle sizleri baş başa bırakıyorum.

Sanayi Devrimi Kıskacında, Köle Çocuklar..!

Çocukların rüyalarının, umutlarının çalındığı, cambazların hokkabazların sahne aldığı, karanlıklar çölüne hoş geldiniz.!
Hikayemizin başlangıcı 1666 senesine dayanıyor. O sene büyük Londra yangınının gerçekleştiği kızıl- kıyamet bir sene. Koca şehir tam 4 gün boyunca yanmış ve sonrasında oluşan büyük hasar, İngilizleri yangın ve bina güvenliği konusunda önlemler almaya iterek yeni yürürlüğe konulan inşaat yönetmeliklerinin bir parçası olarak, ev bacalarının standart bir şekilde, eskisine göre çok daha dar olarak inşa edilmesine karar verilmişti.

Evet İngiltere de Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla birlikte kömür, evleri ısıtma için kullanılan en önemli yakıttı ve bacalardan çıkan dumanlar aşırı kalabalık şehirlerde yoğun gri bir sis tabakası oluştururken, sık sık baca yangınları çıkıyordu. Dolayısıyla evlerden başlayıp tüm bir şehri küle dönüştüren yangınların tekrarlanmaması için baca temizleyicilerine büyük iş düşüyordu.
Bir baca tıkandığında kolayca tutuşabiliyor, bunu önlemek için bacanın içinde biriken kurumların düzenli ve hassas bir şekilde kazınması gerekiyordu. Elbette insanların bacalarını temiz tutmak için süpürgeleri - uzun saplı fırçaları vardı. Fakat bu fırçalar çoğu zaman yeterli olmuyor, bacaya sıkışabiliyordu.
İngiltere’de 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyıl başlarında bacaları temizlemek için bulunan en iyi çözümlerden biri de küçük çocukları bacanın içine sarkıtmak olmuştu! Evet yanlış duymadınız o yıllarda akıllara durgunluk veren yöntem özellikle yoksul kimsesiz çocuklar özerinden uygulanmıştı.

 

  

( “Annem öldüğü zaman çok küçüktüm, Ve babam sattı beni henüz dilim bile  Dönmezken “temizle! temizle! temizle!” demeye/..Artık bacalarınızı temizliyorum ve uyuyorum  baca kurumlarının - ZİFT  içinde” )

 
Çıkarılan yangın yönetmeliğine göre, bacaların çapları 45 cm olduğu için, usta baca temizlikçilerine dört ve beş yaşındaki erkek çocuklar bacaları temizlemek için resmen satılıyordu.
Çocuk tüccarlarına göre çocuk fiziken ne kadar küçükse o kadar Kalifiye elemandı.
Çünkü şehirlerde ki bazı bacalar standartın dışında oldukça dardı. 

(“Ve çünkü mutluydum, oynuyordum, şakıyordum/ Onlar sandılar ki bir haksızlık yok yaptıklarında, / Ve dua etmeye gittiler Tanrıya, Papaza ve Krala,/ Yani sefaletimiz üstüne cenneti kuranlara”)


Kurum birikintilerini temizlemek için bacalara tırmanmaya alıştırılan bu çocuklar genellikle yetimhanelerden ve sokaklardan toplanan yoksul çocuklardı. “ Konuşulmayan yerde sessiz kalmak gerek” sloganıyla
sanki ruhsuz bulutlar dolaşıyordu evlerin tepelerinde. Yozlaşmış beyinlerin zulümleri ayyuka çıkmış, baca temizleyici kimsesiz çocuklar için acımasız çalışma koşulları normalleştirilmeye çalışılmıştı.

Daha kemikleri bile tam gelişmemiş yavrucaklar da zamanla kemik ve eklem bozuklukları görülmeye başlamış, gözlerine ziften perde inmiş ve solunum yolu hastalıklarıyla kıvranıyorlardı.

( “Binlerce baca temizleyicisi, Dick, Joe, Ned veya Jack, Onların hepsi kara tabutlara kilitlenmişti.

Ve bir Melek geldi ışık saçarak anahtarıyla, Ve açtı tabutları ve azat etti onları. Sonra çayırda zıpladılar güldüler koştular. Ve ırmakta yıkandılar, ve Güneşte parladılar” )

Çocukların göğüslerinden yayılan hırıltı kutsal ayinlerde oluşan dua mırıltıları gibi zannedilse de bu hırıltılar ziftlenmiş ciğerlerin son çırpınışlarıydı. Tarihte ilk endüstriyel hastalık çocuk baca temizleyicilerinde yaşandı. Baca temizleyicileri çoğunlukla ergenlik çağlarında korkunç derecede acı veren, ölümcül Testis Kanserinden acı çekerek ve ölüyordu. Korkunç trajedi bununla da kalmıyor, çocuklar yüksek bacalardan düşerek korkunç bir şekilde can veriyorlardı . Hayatta kalanlar ise orta yaşlarını dahi göremeden vefat ediyorlardı.

 


Dışardan bakıldığında bu iş bir usta-çırak ilişkisi gibi görülse de bu yaşananlar bir vahşetti. Uzaktan bakıldığında herşey kitabına uygun gibi gösteriliyor olsada, çocuklar sert acımasız muameleye tabi tutulan ve yılın bir günü hariç her günü şafaktan akşam karanlığına kadar çalışmaya zorlanan sözleşmeli hizmetçilerden başka bir şey değildi.

Oğlanlar tırmanmaya isteksiz olduklarında ya da işlerinde çok yavaş kaldıklarında, ustaları bazen yanan bir meşaleyi ayaklarının altına tutuyordu; “ Birinin altına ateş tutmak ” deyiminin ortaya çıktığı yer burasıdır. Bu çocuklar Viktorya İngiltere’sinin isimsiz kahramanlarıydı.

( Küçük çocukların sefaleti üzerine cennet kuran yetişkinlerin, karanlık yürekleriydi Baca Temizleyen Çocuklar..)

Genellikle zar zor besleniyorlar, bodrumlarda uyuyorlar, çalıştıkları pis isli çuvallarla üstlerini örtüyorlardı.
Hafta da bir defa yıkanmalarına izin veriliyor, yılda sadece 1 defa izin kullanabiliyor ve 7 yılı doldurduklarında kalfa statüsü kazanabileceklerdi ama bir çoğu 20'li 30'lu yaşlarını göremeden vefat ediyorlardı.
Her milletin iyisi de kötüsü de vardır ya ülkede olağan dışı şartlarda baca temizleyen küçük çocukların dramını kimileri hayretle, kimileride cinnetle izlediler. Baca duvarları arasında sıkışıp kalan kimsesiz küçük bedenler bacanın duvarı kırılarak çıkartılırken, raporlara vicdansızca " kaza sonucu " öldü şeklinde işleniyordu.
Bacalardan evlere kan sıçrarken, sessiz çığlıkların kucağında rüyasız sabahlara uyanıyordu, boğazında düğüm düğüm acılar dizilmiş insanlar.


Ölümler çığ gibi büyüyüp morg kayıtlarında karmaşalar yaşandığında
sağ duyulu insanlar yaşanan vahşete tepkisiz kalmayarak durumu ülke genelinde protesto etmeye başladılar. Bardağı taşıran son vaka 12 yaşında ki baca temizleyicisi " George Brewster"'ın trajik ölümüdür. Kapitalizm ahtapotunun kollarında zifte bulanmış küçücük yüreklerin çilesi dile kolay tam iki asır sürmüştür. Sonunda, 200 yıl gecikmeyle de olsa çocukların baca temizliğinde kullanılması İngiliz parlamentosu tarafından yasaklanır. 12 yaşındaki George, İngiltere’de baca temizliği yaparken vefat eden son çocuk olmuş, çocukların çalıştırmasını yasaklayan bir kararname yayınlanmıştı ama kararname baca ustalarının bu korkunç iş için çocukları kullanmalarını engelliyemedi.

Bazı para için gözü dönmüş vicdansız aileler dört - beş yaşlarındaki kendi çocuklarını bacalara çıkarmaya devam etti.
Yıllarca süren çocuk hakları kampanyaları çığ gibi büyüyerek tüm ülkeye yayılınca, nihayet 1864 senesinde, Lordlar Kamarası tarafından onaylanan ve çocukların baca temizliğinde kullanılmasını Kati surette yasaklayan Parlamento Yasasını çıkartmayı başarmışlardı.
Artık ruhsuz çürümüş zihniyetin dönemi kapanmak üzereydi. Lord Shaftsbury’nin Baca Temizleme ve Düzenleme Yasası olarak bilinen kanun suçlular için 10 sterlinlik bir ceza belirledi. Yasa polisten, halktan ve mahkemelerden geniş bir destek almış ve sonunda insanlık onurunu lekeleyen, zulme uğratılan bu zavallı işçi çocukların çalışma dönemi sona ermişti. Gün gelecek zulme uğrayan her bir çocuğun ahı kendilerini tanrı gibi gören devletleri tuzla buz edecek.

"Batı hiçbir zaman adil olmamıştır. Yükselişlerinde masumların kanı vardır. Düşüşlerine de masumların gözyaşları sebep olacaktır!"
_Sultan II. Abdülhamid Han
Bugün olmazsa yarın ama bir gün mutlaka..!

    Gül Gülasem ATEŞ

 

YORUM YAPIN