×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Türkler’de Alp Olabilmenin 9 Şartı 

Osmanlı’nın kuruluşuna şahitlik eden büyük mutasavvıf Aşık Paşa’ya göre o dönemde bir alpin başarıya ulaşabilmesi ve alptan sayılabilmesi için dokuz şartı vardı.

Kültür -Sanat Türkiye Türk Dünyası 14/04/2023 15:23 14/04/2023 15:23

A- A+

Osmanlı’nın kuruluşuna şahitlik eden büyük mutasavvıf Aşık Paşa’ya göre o dönemde bir alpin başarıya ulaşabilmesi ve alptan sayılabilmesi için dokuz şartı vardı.


Gazilerden (profesyonel olmayan ve kutsal savaş (cihat) için gönüllü olan savaşçılardan) birtakım nitelikler ile ayrılan (sivrilen) alplar ile ilgili ünlü tarihçi Âşıkpaşazâde’nin ismini aldığı büyük dedesi Âşık Paşa (1271-1332) Garîbnâme (Ma’ârifnânme) adlı eserinde (9. Bölümde) dokuz niteliğe sahip olanların alp olarak anılabileceğinden şu şekilde bahsetmiştir:
“Dokuzunçı dâsitân dokuzunçı bâbda beyân ider pehlevânla ve bahâdurlar ahvâlini bil kim bahâdurlar dokuz nesney ile muhâfazat-ı mülk ve mâl iderler ve ehl-i hak dahı dokuz nesney ile muhârebe a’dâyı din ve ahzâb-ı şeyâtin ile iderler”

Alp sayılabilmek için gereken 9 şart: 

 

1. Sağlam Yürek
“Kişi alp olmalıga âlet ana,
Ne gerekdür eydeyüm bir bir sana.
Ana elbette tokuz nesne gerek,
Evveli şol kim ola muhkem yürek“


Alp olmanın ilk şartı muhkem (sağlam) yürekli olmaktır. Sonrasında hiçbir şeyden korkmaması gerektiği ve düşmanı görüp de korkarak sinmemesi gerektiğinden bahsedilir. Alp olabilmenin ilk koşulu cesaret sahibi olmaktır.


2. Kuvvet
“Hak çü virdi ilk ana muhkem yürek,
Pes ikinçi bâzuda (pazıda) kuvvet gerek.
Bâzusında kuvveti olmaz ısa,
Alp olımaz tende güçi az ısa.”


Kuvvetli olmak, şüphesiz ki ortaçağda hayatta kalmanın kurallarının başında gelen bir özelliktir. Kılıç, kargı (sünü), ok ve yayın kullanıldığı bir dönemde yakın dövüşte üstünlük sağlayacak en önemli özellik kuvvetli olmaktır. Ayrıca ileride bahsi geçecek olan katı yayın da kurulması ve kullanılması için ciddi bir güce sahip olmak gereklidir.


3. Gayret ve Hamiyet
“Alp ere gayret durur üçinçi hâl,
Gayreti olmaz ısa alplık muhâl.
Hamyet olmaz gayreti yok kişide,
Gömidur kim ol kişi ne iş ide.”


Alp olmak için diğer soyut değerler gayretli ve hamiyetli olmaktır. Özellikle gazaya (Allah yoluna verilen savaşa) istekli olmalıdır. Aynı zamanda hamiyet sahibi (yurdunu, ailesini koruma konusunda gösterdiği erdem) olmalıdır.


4. At
“Alplara dördinçi âlet at durur,
Alplara bu at key âlet durur.
Alplıgı er ne’yle eyler at ıla,
Alp ere key at gerek kim atıla.”


Göçebe topluluklar için olmazsa olmaz bir diğer unsur da at üstünde bir yaşama adapte olmuş olmaktır. 11., 12. ve 13. yüzyılda Anadolu’daki Türklerin bir bölümü yerleşik hayata geçerken hatırı sayılır bir kısım da göçebe yaşamı sürdürmekteydi. Bu dönemdeki orduların en önemli özelliği orduların büyük bir bölümünü süvarilerden oluşmasıdır. At üstünde ok atabilen ve bu sebeple göğüs göğüse savaşmadan da düşmana ciddi zararlar verebilen Türk süvarileri savaş meydanlarında hızlı hareket edebilmeleri sayesinde de avantaja sahip oluyorlardı. Genellikle dişi atlar (kısraklar) binek olarak kullanılmaktaydı. Bunun da sebebi uzun yolculuklarda atın sağılarak sütünün içilebilmesidir. Günde ortalama 1-2 litre süt veren at, protein değeri son derece yüksek olan sütünü binicisine sağlayabilmekteydi. Ayrıca at sahibi olmak soyluluk alameti olarak görülmekte ve at en değerli hediye olarak beyler arasında sıklıkla kullanılmaktaydı. Atın zırhlı olması da bir diğer koşul olarak görülmekteydi. Atın savaş sırasında kılıç ve ok darbeleriyle yaralanmaması için sıklıkla göğüs bölümünü örten bir örme zırh ile kaplanmaktaydı. Ayrıca Alp atının zırhından tanınmaktaydı.


5. Zırh
“Pes bişinçi âlet alpa ton durur,
Alpa aplık adını ton bildirür.
Tonı oldu biligin daksun bile,
Okını vü yayını alsun ele.”


11. yüzyıl sonlarında başlayan Haçlı Seferleri’nde ağır zırhlı süvariler ve piyadeler ile karşılaşan Türkler hafif zırhlı (genellikle sık dizilen deri plakalardan oluşan) atlı okçular ile ilk etapta başarılı oldularsa da uzun vadede sonuç alabilmek için zamanla örme zırhlı ağır süvarilere dönüşmüşlerdir [5].  Bu süvariler özellikle 15. yüzyıl başlarında Osmanlı ordusunda Sipahiler ve Timur’un ordusunda Suyurgallar [6] yıkıcı güç haline gelmişti.


Garîbnâme adlı eserde alp’in ton (don) ile ayırt edebileceğinden bahsedilir. Bu hem alp’in giydiği zırh hem de onu diğer askerlerden ayıran bir takım aksesuarları (kıyafetleri) olarak değerlendirilebilir. 13. yüzyıl sonlarında Anadolu’daki alplar kızıl börk giymekteydiler. Sonrasında Orhan Gazi döneminde bu durum değiştirilerek ak börk giymeleri ve diğer askerlerden ayrılmaları konusunda bir karar alınmıştır. Konu Âşıkpaşazâde Tarihi’nde şu şekilde aktarılmaktadır:
“Alâaddin Paşa (Orhan Gazi’nin ağabeyi) eydür kim: Hanum! Bihamdillahi ve’l-minne kim seni pâdişâh gördüm. İmdi senün dahı bir gün leşkerün yevmen fe yevmen ziyâde olsa gerekdür. Sen de askeründe bir nişân ko kim gayrı askerde ol nesne olmasun” didi…
…İmdi etrâfdagı beglerün börkleri kızıldur. Senün kullarunun börkleri ag (ak) olsun, didi.


6. Yay
“Alplara altınçı âlet yay olur,
Anun ıla çavı ile yayılur
Katı yay çekmek ü uzatmak ere,
Key hünerdür kime kim Tanrı vire”


Tarih boyunca Türk ve Moğol ordularının vurucu gücü olan katı (kompozit) yay, bu dönemde de alp olmanın koşulları arasında sıralanacak kadar önemli bir silahtır. Yaya, kompozit denmesinin sebebi çeşitli materyallerden meydana gelmesidir. Gövde kısmı akçaağaçtan olup yayın iç kısmında boynuz parçaları (manda, boğa gibi büyükbaş hayvanların) yerleştirilmektedir. Yayın dış kısmında ise yine boğa ya da geyik aşil tendon’u yerleştirilir ve yayın üstü deri ile sıkıca kaplanarak mersin balığının damağının kaynatılması ile elde edilen özel bir jel ile yapıştırılmaktadır. Uzun süren kuruma ve gerilme uygulamalarının ardından yay istenilen şekli almaktadır.  Bu kompozit yapı okçuya son derece yüksek bir kuvvet ile oku fırlatmasını sağlamaktadır. Ayrıca ufak oluşu at üstünde rahat hareket ederek kullanılmasını ve taşımasını kolaylaştırmaktadır.


Türk ve Moğol kavimlerinde yayın kullanımı da diğer kavimlere göre farklılık göstermektedir. Yaya olarak yay kullanan kavimlerde üç parmak ile yay kirişi çekilerek ok fırlatılırken Türk ve Moğollarda ayrı bir ekipman ile farklı bir metot kullanılmaktadır. Zihgir adı verilen eliptik bir yüzük (genellikle kemik ya da boynuz oyularak yapılır) ile kiriş gerilmekte ve üç parmak ile kiriş germeye nazaran yaklaşık 10 cm’lik bir germe avantajı sağlamaktadır. Zihgirin bir diğer avantajı da at üstünde okun, yayın kabzasından düşmesini engellemesi için (okun bilye tutar gibi tutulması sebebiyle) yaya verilen pozisyonunun da önemsiz hale gelmesinin sağlanmasıdır [7]. Ayrıca diğer kavimlerde ok sol tarafa yerleştirilerek (sol eliyle yay tutan normal bir birey için) göz ve gez aynı hizaya getirilerek yani nişan alınarak atış yapılırken Türk ve Moğol boylarında ok sağdan gezlenerek ve nişan alınmadan, kas hafızası ile atılmaktadır.


Tüm bu avantajları ile birlikte katı yayın etkili bir şekilde (özellikle at üzerinde) kullanılması Alp olabilmenin koşulları arasında yerini almıştır.

7. Kılıç
“Pes kılıçdur âletün yidinçisi,
Oldur alpun altunı vü inçüsi.
Kılıç üzre and anunçun içilür,
Kim bu kâfir kanı andan saçılur.”


Alp’in bir diğer silahı ise yakın dövüşte kullandığı kılıcıdır. Süvarilerin rahat kullanabilmesi (at üstünde savurabilmesi için) eğri kılıçlar kullanılmaktaydı. Şimşir adı verilen ve Mısır’dan Horasan’a tüm Güneybatı Asya’da kullanılan bu kılıç 14. ve 15. yüzyılda uç kısmı kalınlaştırılıp ağırlaştırılarak bilek hareketiyle kılıcı daha büyük bir moment ile savrulmasını sağlamıştır. Ayrıca kılıcın uç kısmının arka bölümü de tek taraflı bilenerek yakın dövüşte de avantaj sağlayan bir duruma getirilmiştir.


8. Kargı (Sünü)
Düşman anu görür eydür alp durur,
İmdi ana karşı kankı kalb durur.
Sünü sekzinçi âletidür alp erün,
Pes sünüsi olsa gerek alplarun.


Zırhlı süvarileri piyade ve yaya okçular karşısında durdurulamaz kılan bir diğer silah da kargıdır. Alp olmanın koşulları içerisinde yer alan kargı ile at üzerindeki ilk saldırı gerçekleştirilir. Yaklaşık 1,5-2 adam boyu (2,5-3 m) uzunluğunda olan mızraklar coğrafi olarak değişmekle birlikte genellikle dişbudak, ceviz ve akasya ağaçlarından yapılmaktadır. Uçlarına ise düşman askerlerinin zırhlarını delebilecek şekilde temrenler yerleştirilmiştir.


9. Yâr
Cümle alet oldı bu kez yârı yok,
Bile ardınça yorır dildârı yok.
Çün kafadar olmaya pes n’eyleye,
Dört yanını kendü niçe bekleye.


Alp olmanın dokuzuncu ve son şartı ise bir yârın (yoldaşın) olmasıdır. Alplar “varlığı korumak için ay ve yılda birbirleriyle kol kola savaş” yapan bahadırlardır. Bu sebeple birbirine yoldaş olmaları ve koordineli mücadele edebilmeleri için bir (ya da birden fazla) yoldaşları /nökerleri olmalıdır.
Âşık Paşa eserinin devamında Alp-Eren adı verilen savaşçı (ya da çevresindeki halkı psikolojik olarak savaşa hazırlayan) dervişler ile ilgili dokuz meziyetten bahsetmektedir. Bunlar da, velâyet, riyâzet, kifâyet, ışk, tevekkül, şeriat bilgisi, ilm, himmet ve yâr olarak sıralanmaktadır.

YORUM YAP

RÖPORTAJLAR TÜMÜ