×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Mete Han ve Islıklı Oklar

Islıklı oklar askeri ses ile yöneten oklardır. Çıkardığı sese ve atıldığı yöne göre asker mevzi alır

Yaşam Gündem Dünya Ekonomi Sağlık Bilim-Teknoloji Kültür -Sanat Spor Türkiye Türk Dünyası Azerbaycan Kazakistan Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan 09/08/2024 16:14 09/08/2024 16:16

A- A+

Türkler, çağına göre daima yüksek bir harp sistemi ve sanayisine sâhip olmuşlar ve geliştirdikleri harp taktikleriyle de diğer toplumlar üzerinde tartışmasız bir üstünlük sağlamışlardır. Savaş teorisine “Türk atışı” olarak geçen at üstünde ok atma yöntemi de sadece Türk kavimlerine has bir olgudur. Küçük yaştan itibaren Türkler dörtnala koşan atın üzerinde ayağa kalkarak ok atmayı öğrenmektedirler. Her yetişkin Türk, 50 metre uzaktaki hedefi atın üzerinde ayağa kalkarak önden, atın üstünde yana kayarak yandan ve hedeften uzaklaşırken at üstünde geriye doğru dönerek arkadan olmak üzere üç farklı yönden vurmak zorundadır. Savaş sanatına “kaçarken galip gelmek” taktiğini de Türkler kazandırmışlardır. Bu taktik çok ünlüdür. Belli bir stratejiye uygun hareket eden süvariler, bozguna uğramış numarasına başvurarak kaçma algısı yaratmakta, ancak bu arada geriye dönerek düşmanını ok vuruşuyla devirmektedir.


Eski Türklerde ok ve yay aynı zamanda hâkimiyet ve hükümdarlık sembollerindendir. Mete Han ile birlikte Türk ok ve yayları, daha sonraları adından çokça söz ettirecek bir efsane haline gelmiştir. Tarihte çavuş oku adı verilen ve Türk tarihinin en önemli silahlarından kabul edilen ıslıklı ok Metehan tarafından icat edilmiştir.

Islıklı oklar askeri ses ile yöneten oklardır. Çıkardığı sese ve atıldığı yöne göre asker mevzi alır. Çavuşlara verildiği için de “Çavuş Oku” adıyla bilinir. Islıklı okların tesiri o kadar kuvvetliydi ki, savaş sırasında atılan binlerce çavuş okunun çıkarttığı ses savaşların seyrini ve sonuçlarını değiştirirdi.
Mete Han’ın devlet düzeni ve askeri sistemde yaptığı yenilikler ve düzenlemeler hiç değiştirilmeden kendisinden sonra gelen bütün Türk Devletleri ve toplulukları tarafından kullanılmıştır.

Metehan’ın çocukluğundan beri ok ve yay ile oynadığı “hedefe çevirme” oyununun, onun tahta geçmesini sağladığı kaynaklarda şöyle anlatılmaktadır:

Asya Hun Kağanlığının kurucusu Teoman, oğlu Metehan’ın yerine üvey annesi Yenişi’nin oğlunu tahta çıkarmak istemiştir. Hanlığın beyleri ve Metehan bu duruma karşı çıkmıştır. Çünkü Töre gereğince Türk annelerden olan, has bir Türk’ün tahta geçmesi gerekiyordu. Bu durumu kabul etmeyen Çinli üvey annesinin oyunları yüzünden, Mete Yuezhi’ler tarafından rehin alınır. Metehan’ın Yuezhi’lere sığındığını düşünen ve duruma sinirlenen babası Teoman hemen Yuezhi’lere savaş ilan ederek Metehan’ı öldürtmek istemiştir. Mete, daha Teoman Yuezhi topraklarına girmeden kaçarak kurtulur. Bu başarısı ve Yuezhi’lerin mağlup edilmesinden dolayı Teoman Metehan’a on bin kişilik bir ordu vererek kendini affettirmek ister. Mete ise bu ordu ile öncelikle üvey annesini ve kardeşlerini ortadan kaldırarak intikamını alır.

Mete, disiplinli bir ordu elde etmek amacıyla katı kurallar koymuş ve birliklerinin sadakatini ölçmek için inanılması güç sınavlar verdirtmiştir. Örneğin Mete okunu nereye atarsa askerleri de oklarını oraya atmaya mecburdur. Yine bir gün ordusuna hedefe çevirme talimi yaptırırken okunu en sevdiği atına çevirir. Askerlerinden bazıları tereddüt eder ve oklarını Metehan’ın atının üzerine doğrultmazlar. Bunun üzerine Metehan hemen okunu tereddüt eden askerlerin üzerine çevirir. Bunu gören diğer okçular hemen nişan alıp tereddüt eden diğer askerleri öldürmüşlerdir. Bu hareketi ile kesin itaat kavramını ordusuna aşılayan Metehan, zamanı geldiğinde 10.000 kişilik askeri ile birlikte okunu babasına doğru çevirmiş ve mutlak sonuç kaçınılmaz olmuştur.

Metehan, M.Ö. 209’da Türk tarihinde inkılâp niteliğinde bir yöntemle bu şekilde Hun tahtına çıkmış, Türkçe konuşan tüm halkları Hun hâkimiyetine alıp Türk siyasi birliğini kurmuştur. Hun devletini sadece Asya’nın değil tüm dünyanın en büyük gücü yaparak bir imparatorluk haline getirmiştir.

Çin imparatorunu dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir taktikle kuşatma altına alıp ilk defa vergiye bağlayan, Çini baskı altında tutarak Hun halkının uzun süre barış ve huzur içerisinde yaşamasını sağlayan da yine Mete Han’dır.
Çinlilerin Türk korkusundan inşa ettikleri Çin seddi bile bu uğurda Metehan’a engel teşkil etmez. Rivayete göre sınırlarını genişletmek adına seferlerden geri durmayan Metehan, yine bir gün Çin’e sefer düzenlemeye karar verir. Veziriyle birlikte yüksek bir tepeden ordulara bakarlar. Çin ordusu karşısında Metehan’ın ordusu bir avuç karınca gibidir. Korkan veziri Mete’nin de korktuğunu zannederek sorar: “Han’ım çekilecek miyiz?” Metehan hışımla vezirine dönerek şöyle söyler: “Ben bu kadar Çinliyi nereye gömeceğim?” Söylediğini gerçekleştirerek Çin seddini aşabilen ilk Türk hükümdar olarak tarihe geçer.

 

kaynak: Sümbül Sokak

YORUM YAP

RÖPORTAJLAR TÜMÜ