×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Geleneksel Kültürümüzde ve Aşıkların Dilinde Kına

Gönül dargın m’olur zalım dostuna Elvan elvan kına yakar destine Çıksın ala gözlüm yolun üstüne Geçenlerden haber al beni beni

Yaşam Gündem Dünya Ekonomi Sağlık Bilim-Teknoloji Kültür -Sanat Spor Türkiye Türk Dünyası Azerbaycan Kazakistan Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan 09/08/2024 14:29 09/08/2024 15:15

A- A+

Malinowski”ye göre, bir toplumu öteki toplumlardan ayıran o toplumun kendine özgü kültürüdür.  Bir kültürü özgün kılan, o kültürü oluşturan öğelerin kültür bütünü içindeki  yerleri ve öteki öğelerle olan ilişkileridir.  Her kültür kendi içinde uyum sağlayıp bir bütünlük oluşturur. Kültür birliğinden hareket eden Malinowski, kültürü toplumsal bütünleşmenin temeli olarak görür. Her toplumu kaynaştıran, bir arada tutan, tasada ve kıvançta ortak eylemler sergileten çeşitli değerler bulunmaktadır.  Bu değerler içinde en önde gelenleriyse gelenek ve göreneklerdir. Türk halkının gelenek ve görenekleri arasında  önemle korunanlardan biri kına yakma geleneğidir. Kına, Arapça hına sözünün dilimize kına olarak geçmiş biçimidir.  Kına, iki çeneklilerden kına ağacı denilen bir bitkinin kurutulmuş  yapraklarının tozudur. En çok  Afrika, Mısır, İran ve Hindistan’da yetişir.  Yurdumuzda da İçel, Adana, Antalya yöresinde yetiştirilmektedir.  Kına yakma adetinin İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i kurban ederken bir kınalı koçun gelmesi, Allah tarafından İsmail’in yerine bu koçun  kurban edilmesinin istenmesi  nedeniyle  adak için kurban kesimi geleneği doğmuştur. İbrahim Peygamber’in  oğlu İsmail’i kurban için süsleyip sürmelemesi gibi gelen koçun da süslenmiş, boyanmış olmasından dolayı  kurbanlıkların süslenmesi ve kırmızı boya sürülmesi gelenek haline gelmiştir. Türk halk kültüründe kına üç şey için yakılır.  Bunlardan birisi Kesilecek kurbana kına yakmaktır.  Allah yoluna kurban edildiği için. İkincisi askere giden delikanlıya kına yakılır.  Bazı yörelerde başa bazı yörelerde de ele yakılır.  Bu uygulama gelenek ve göreneklerimizin yanında bir nevi vatana kurban olduğunu ifade etme amacı güder.  Vatan hizmetinin başlangıcında  askere giderken yakılan kına, askerin görevine daha  candan sarılması gerektiğini,  yeri geldiğinde vatan için kurban olacağını  hatırlaması içindir. Halk arasında Kınalı Ali söylencesi çok yaygındır. Söylenceye göre: Oğlum Ali, yazmışsın ki  ‘Kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma.’ Demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler. Bizde üç şeye kına yakılır: Bir; gelinlik kıza: Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye. İki; Kurbanlık koça: Allah’a kurban olsun diye. Üç; Askere giden yiğitlerimize: Vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim. Allah’a emanet olun. Annen. biçimindedir. Üçüncüsü de gelinlere kına yakılmasıdır. Geline kına yakılır, çünkü gelinin ailesi kızını gelenek ve göreneklerimize göre baba ocağından başka bir eve göndermekte, kocasına ve yeni evine kurban etmektedir. Kına aynı zamanda temizliğin, saflığın, iyi niyetin simgesi olduğundan  geline kına yakma coşku ile kutlanır.  Bu kutlama gününe kına gecesi  denir. Kına gecesi, gelinin ve güveyinin gerdeğe girmeden önce yapılan büyük eğlencenin ve şenliğin adıdır. Bu gecenin en çarpıcı uygulaması ağıtlarla birlikte yakılan kınadır. Kınanın bir tepsi içerisinde  üzerinde yanan mumlarla taşınması, buna gelinin kız arkadaşlarının eşlik etmesi gelenektendir.  Kına yakan kimsenin çoğunlukla başı bütün olarak tanımlanan evli, mutlu ve ilk çocuğu hayatta olan bir kimse olmasına özen gösterilir.  Gelinin avcuna kına yakılırken kayın valide gelinin avucuna  altın koyar.  Oyunlar, türküler, mâniler, deyişler kına gecelerinin  en önemli unsurlarıdır. Kına yakılırken söylenen  mâniler, türküler, yakımlar  kız ile anasında  duygu çelişkilerini açığa çıkarmaktadır. Bir taraftan ağlanır, öte yandan eğlenilir.  Zaten kına türküleri gelin ve anneyi ağlatmak için  düzenlenmiş yakımlardır.  Kına yakma deyimi de ağıt yakma gibi türkü  yakma  sözüne  dayalı olarak oluşmuş bir söz kalıbıdır. Kına geceleri genellikle gelinin yaşıtları tarafından yürütülen neşeli ve çok sesli bir gecedir.  Türkiye’nin her tarafında birbirine yakın adlar verilen bu geceye kına gecesi, el kınası, gelini kınaya çekme, kına düğünü, kına basma, baş bağlama, gelin okşama vb. adlar verilse de genel adı kına gecesidir. Kına geline bakireliğin simgesi olduğu için, gelini güzelleştirdiği için, gelin olduğunun belli olması için, söz getirmeden gelin olduğu için  ve geleneğe bağlı olduğu için yakılır. Kına gecesi, Anadolu’da  hanım hanıma yapılan eğlence olup Sabaha kadar sürebilir.  Aslında kız evinde gelin kınası, oğlan evinde de güvey kınası yakılırken  günümüzde modern yaşamın getirdiği yeni olanaklar çerçevesinde kız ve oğlan evleri bir araya gelip ortaklaşa bir eğlence düzenleyerek kına gecesi geleneğini yerine getirmektedir. Geleneksel kültürümüzde ayrı yapılan etkinliklerdir.  Hemen her yörede uygulanan bu gece için yakılmış türkülere kına türküsü denir.  Kına gecesi söylenen kına ağıtları tıpkı ölüm ağıtları gibi belli bir tören unsuru taşıyan ağıtlardır.  Kına ağıtlarının tamamı anonimdir. Sadece kadınlar tarafından  gelin kıza kına yakılırken genellikle sazsız, çalgısız söylenir. Bu türkülerin saz eşliğinde de icra edildiği bilinmekle beraber genellikle  gecede bulunanlarca sazsız   söylenir. Kına ağıtları hiçbir zaman para karşılığı okunmaz. Eğlenceye katılan kadınlar ve kızlar tarafından okunur. Ölüm ağıtlarında olduğu gibi para karşılığı ağıt okuyan ağıtçı kadınlar olmaz. Bu ağıtlar için kesinlikle para verilmez.  Kına ağıtlarında her konu ele alınmakla birlikte ağırlıklı olarak işlenen konu ayrılık ve gurbettir. Bu türkülerin ilginç örnekleri: Geline bak geline Kına yakmış eline Gelin kurban olayım Senin tatlı diline Kırat gemini gever Düğün halkı seni öğer Kızım kınan kutlu olsun Söyle dillerin tatlı olsun Tarlaya soğan ekerlerEtrafına çit çekerler Gelin olacak kızın Eline kına yakarlar Gelin kunan kutlu olsun Atladı geçti eşiği Sofrada kaldı kaşığı Büyük evin yakışığı Kızım kınan kutlu olsun Çattılar çatma taşını Vurdular düğün aşını Gelin kınan kutlu olsun Evinde dirliğin tatlı olsun Yağmur yağar urgan urgan Kız üstünde telli yorgan Güzel yataklarda çalkan Bindiğin atlar etlensin Gittiğin yollar otlansın Gelin kınan kutlu olsun Dirliğin düzenin tatlı olsun Kebapçıların şişi Gelinin inci dişi Kınanız mübarek ola Hazırlayın bahşişi Uykum geldi esnerim Bülbülü kafeste beslerim Kınanız mübarek ola Bahşişimi isterim Kınası karılır tasta Oğlan evi pek havasta Kız anası kara yasta Gelin kınan kutlu olsun Orda dirliğin tatlı olsunKaya dibi karıncalı Yani çifte görümceli Hem dayılı hem amcalı Gelin kınan kutlu olsun Orda dirliğin tatlı olsun Atlayıp geçer eşiği Sofrada kalır kaşığı Gelin evlerin ışığı Gelin kınan kutlu olsun Orda dirliğin tatlı olsun Bu ağıtlarda en çok işlenen tema kız anasının ve kızın duygularının yansıtılmasıdır. Kız anasının ağzından: Dağlarda gilik kurusu Dibinde keklik sürüsü Bu da ölümün yarısı Kızım kınan kutlu olsun Evinde dirliğin tatlı olsun biçiminde  söylerken kız gurbete gidiyorsa  ağıt yakan kadınlar kızın ağzından yaktığı ağıtlarla kızı sanki çevresiyle vedalaştırır. Bunun ilginç örnekleri de: Bindirdiler Arap ata Döndürdüler yönüm öte Savuşturdu komşu kızlar Komşu köyden daha öte Anam kınan kutlu olsun Kalanlar mutlu olsun Elimi yuduğum arklar Belimi verdiğim dutlar İşte koydum gidiyorum Silip süpürdüğüm yurtlar Anam kınan kutlu olsun biçimindedir. Kına sadece geline yakılmayıp damada da kına yakılmaktadır. Anadolu’da evlenen erkeğe damat ya da güveyi denir.  Damada yakılan kınaya da güveyi kınası adı verilir.  Bu tören  güvey evinde yapılır ve törene sadece erkekler katılır.  Oğlana yakılacak kına genellikle kız evindeki törenden   gönderilir. Kız evinde hazırlanan kınanın bir kısmı kıza yakılırken bir kısmı da bir tepsi üzerine konulup etrafı mumlarla süslenerek  yanına konan baklava, çörek, börek vb. yiyecekle birlikte  güveyi evine gönderilir.  Kına töreni için toplananlar  hocanın dua okumasından sonra yörelere göre değişen biçimlerde belli bir tören çerçevesinde ve eğlence ağırlıklı olarak kınayı yakarlar.  Kimi yerlerde kına güveyinin avuç içine, kimi yerlerde serçe parmağına,  kimi yerlerde sağ elinin tamamına kına yakılmaktadır.  Kına yakılırken güveyinin avucunun içine  arılık olsun diye arkadaşlarınca para koymak adettir.  Ayrıca güveyinin eline kırmızı bir mendil sıkıştırılır. Sabah ilk gelen arkadaşı bu mendili alır.  Geline olduğu gibi güveyiye de kına yakılırken kına türküleri okunur. Bunun ilginç örnekleri: Güveyi baban şehre vardı mı Halep kınası aldı mı Yakın oğluma dedi mi Güveyi güveyi kınan kutlu olsun Yarin ağzı tatlı olsun Tartıldın güveyi tartıldın Terazi geldi tartıldın Yalnız yatmaktan kurtuldun Güveyi kınan kutlu olsun Yarin ağzı tatlı olsun biçiminde görülmektedir. Kınanın tarihi gelişimi antik devirlere kadar inmektedir.  Eski Mısır’da, boya olarak kullanılmasının yanı sıra tıpta ilaç olarak kullanılması, mumyaların tırnaklarının kınalanması  kınanın  çok eski devirlerden beri çeşitli amaçlarla kullanıldığını göstermektedir. Türk tıp tarihinde de kınanın çok eskiden beri kullanıldığı bilinmektedir. Eski Türkler kınayı veba hastalığına karşı kullanmışlardır. 16. yüzyılda halk arasında balgam söktürmek için kuru üzümle dövülen kına hap şekline getirilip yutulmuştur. Yine aynı dönemde baş ağrısına karşı rezene tohumu kına ile yoğrulmuş, yapılan lapa  ağrıyan yerlere sarılmış, nezle için de  karpuz suyu sirke ve kına ile karıştırılıp başa yakı biçiminde sarılmıştır.  Göz ağrısı için de az su ile kaynatılan kına başa sürülmüştür.1 Kına halk tedavilerinde bugün bile çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. Kınanın Papatya çiçeği ile kaynatılıp bir çay kaşığı şap, bir çay kaşığı karabiber konarak  oluşturulan karışım başa sürülüp, bir gün bekledikten sonra yıkanırsa   nezleye karşı iyi geldiği söylenir.  Bronşite karşı da  kınanın çekirdeği çıkartılmış kara üzümle karıştırılıp dövülmesi ve hap şeklinde sabah akşam yutulmasının iyi geldiği bilinmektedir. Yine kınanın halk arasında göz kuvvetlendirici ve yorgunluk giderici olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Gözlerin kuvvetlenmesi için yaşlı kadınların sürekli başlarına kına yaktığı yaygın olarak bilinmektedir. Ekzema, mantar, yanık, kesik, çamaşırdan sonra parmak uçlarındaki açılmaların tedavisinde en etkili halk ilacının kına olduğu düşüncesi yaygındır.   Halk kültürümüzün bu önemli öğesi  günlük yaşamımıza o denli girmiştir ki atasözlerimizde: Anan eline kına yaksın Kınayı yoğurmayınca kadri bilinmez Analı kuzu kınalı kuzu biçiminde görülen kına, argoda  Geçmişi kınalı  sözü ile  öğme yoluyla bir çeşit söğme olarak kullanılır. Yine argoda,  Bayramdan sonra kınayı ……… yak   biçiminde bir kullanımı da yaygındır. Bilmecelerimizde de: Kafanın altını yeşil kazdım al çıktı (kına) Akşam baktım yeşil, sabah baktım kırmızı (kına) Yeşil vurdum kırmızı çıktı (kına) Sarı kavak yaprağı, Hz. Ali toprağı (kına) Çıtır çıtır çınar yaprağı, içinde Azrail toprağı (kına) Dışı yeşil içi al Akıllılar arayalar bulalar Akılsızlar mat olalar kalalar (kına) Tırnak kadar maya, on parmağı boya(kına) Akşamdan çamur Sabahtan kömür Kadınlar yakar 1 A.S.Ünver, Türk Tıp Tarihinde Veba Hastalığına Karşı Kına Tatbiki, Türk Tıp Tarihi Arşivi, 1938,  C.II, S.7, s.5Ağalar bakar (kına) gibi söyleyişlerde yer almaktadır. Kına yalnız insanlara değil, sevilen hayvanlara da yakılır. Özellikle güzel görünümlü atların yelesine, kuyruğuna, koyunlara, kuzulara, kurbanlıklara yakılır.  Analı kuzu  kınalı kuzu, anasız kuzu kınasız kuzu   bu gelenekten kaynaklanmaktadır. Saçları kızıl olanlara kınalı denir. Türk kültüründe çeşitli özellikleri nedeniyle en çok şiirlere konu olan kekliğin güzel bir türünün adı kınalı kekliktir.  Buradan hareketle halk arasında güzellere de kınalı keklik denildiği bilinmektedir. Kınaçiçeği denilen bitkinin renginin kırmızı olmasından öte geleneksel kültürümüzdeki kına ile hiçbir ilgisi yoktur.  Kınakına adı verilen bitki de tıpkı kına çiçeği bitkisi gibi sadece ad benzerliğinden başka  kına ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.  Halk arasında bu derece yaygın kullanımı olan kınanın âşıkların diline ve teline girmemesi  düşünülemez. Kimi zaman sevgilinin ak ellerinde olan kına, kimi zaman da akla gelebilecek bütün yönleriyle âşığın dizeleri arasında saygın yerini almıştır. Karacaoğlan bir dörtlüğünde: Ak ellere al kınalar yakınır, Ala göze siyah sürme çekinir, Dostu olan dost yoluna bakınır, Dosta giden yolda izim var benim. (s.24) derken, bir başka bir dörtlüğünde: Kınalı keklik gib’oynar sekersin, Tor kuş gibi ağzın ağzın bakarsın, Beni görünce de kaşın yıkarsın, Gül kara zülfüne kurban olduğum (s.100) söyleyip başka dörtlüklerinde de : Ilgıt ılgıt esen seher yelleri; Esip esip yâre değmeli değil. Ak elleri elvan elvan kınalı, Karadır gözleri, sürmeli değil. (s.131)Karac’Oğlan eydür:Sen de ben gibi, İkimiz de bir tepede gün gibi. Yâr, eline kına yakmış kan gibi, Boyasın yâreme sürmeyesiye. (s.316) Oturmuş pınara kız ile gelin, Onlar birbirine arz eder halın. Boğum boğum kınalanmış ak elin. Gelin hiç söylemez, kız nazlı, güzel. (s.366)2 biçiminde kendine özgü deyişler içinde kına kavramını kullanırken Dadaloğlu bir şiirinde: Derviş paşa gayri kına yakınsın, Böbür böbür dört bin yana bakınsın, Emme bizden gece gündüz sakınsın, Öç alırız ilk fırsatı bulanda. biçiminde kına kavramını argo karşılığı ile kullanmıştır. Âşık Ömer, bir dörtlüğünde; “İndim gittim nazlı yârın iline Bülbül konmaz bahçesine gülüne Bayram gelsin kına yaksam eline Kınası olmadık eller perişan”3 Gevheri bir şiirinde; Gevheri der bu kuğunun kasdi ne Kına vurmuş ellerinin üstüne Kurban olam gözlerinin mestine Ak kuğuda böyle gözler olur mu4 Erzurumlu Emrah bir şiirinde, 2 CUNBUR, Müjgan, Karacaoğlan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ank., 1985, s.12, 24, 39, 61, 100, 131, 248, 300, 316, 364, 366 3 BEZİRCİ, Asım, Türk Halk Şiiri, Say Yay., C.1, 1993, s.283 4 a., g., e., s.296Sabahtan uğradım ben bir fidana Dedim mahmur musun dedi ki yok yok Ak elleri boğum boğum kınalı Dedim bayram mıdır söyledi yok yok 5 Yine Erzurumlu Emrah bir şiirinde; Ak elleri kınalının O gözleri sürmelinin Emrah eydür şu sunanın Dâd elinden vâh elinden6 Âşık Derdiçok bir şiirinde; Şol kara kaşında kaldı nazarım Yitirdim aklımı mecnun gezerim Ak göğsünden düğmelerin çözerim Kınalı parmaklı el benim olsa (s.9) Âşık Süleyman bir şiirinde; Sığamış kolları billur bilekli Şahin bakışlı da arslan yürekli Kınalı beşikli körpe bebekli Güzel sensin güzel benim neremde (s.52) Ahmet Çıtak bir şiirinde; Yakışır eline elvan kına yak Ne güzel yaratmış her yanını Hak İnanmazsan aynayı al sen de bak Evimi başıma yıkar yanağın (s.62) Âşık Pervani bir şiirinde; Sanki zemzem olmuş yarin dudağı Süslü gevher zebercetle parmağı Kınayla allanmış yârin tırnağı Şeker şerbet verişinden tanırım (s.232) Âşık Ferrahi bir şiirinde; 5 a.,g.,e., s.334 6 a.,g., e., s.337Şeker kaymak tatlı dili Kınalanmış nazik eli Koynundaki gonca gülü Derem dedim deremedim (288”) 7 Köroğlu bir şiirinde; Oturmuşlar hanım gibi Kına yakmış kanım gibi Yâr yitirmiş benim gibi Dağlar hiç görmediniz mi8 Dertli bir şiirinde; Dertli sefil gezer gurbet ellerde Beyhude Şöhreti gezer dillerde Yarim gelir deyi gözü yollarda Elleri kınalı gözü yaşlı yâr9 Ruhsati bir şiirinde; Gelsin demiş bu gün yine sultanım Kara göz üstüne kaşı kemanım Bugün yarın hanesine mihmanım Kına yaksın ellerine aman ha10 Köroğlu bir şiirinde; Haber aldım ihvanından kulundan Doyuk olduk akçasından pulundan Hey ağalar akan kanın alından Altımızda Kırat kınalanmalı11 Oturmuşlar hanım gibi Kına yakmış kanım gibi Yâr yitirmiş benim gibi 7 BEZİRCİ, Asım, Türk Halk Şiiri, Say Yay., C.2, 1993, s.9, 52, 62,232,288 8 BAŞGÖZ, İlhan, İzahlı Türk Halk Edebiyatı, Ararat Yay., Tarihsiz, s.56 9 a.,g.,e., s.76 10 a.,g.,e., s.123 11 SEÇMEN, Hüseyin, Köroğlu Yaşamı-Sanatı-Şiirleri, Deniz Kitaplar Yayınevi, 1983, s.159Dağlar hiç görmediniz mi12 Ercişli Emrah bir şiirinde; Bir hoş sona bizim gölde salınır Başı yeşil ayakları kırmızı Kına yakmış ağ eline destine Alma teki yanakları kırmızı13 Her seher her sabah kaya burcunda Öter sesi gelir güzel kekliğin Elleri kınalı beli kemerli Gider sesi gelir güzel kekliğin14 Aklım aldın beni saldın yabana Cemalın benzettim mah-ı-tâbana Kınalı parmaklar altında şana O nazik ellere kim kurban olsun Bizim bağlar veran oldu nazlı yar Sen Şah’ın bağınnan nar bana gönder Hınalı ellernen koy mahrabaya Al şefteli, heyva yar bana gönder Seherde uyanmış gözleri mahmur Dedim sarhoş musun söyledi yok yok Ağ elleri boğum boğum kınalı Dedim bayram mıdır dedi ki yok yok Garip Hasan’ın bir dörtlüğünde; Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış Taramış zülfünü gerdana atmış Beyaz ellerine al kına yakmış Didim öpüşelim didi ki yok yok15 12 a.,g.,e., s.174 13 SARAÇOĞLU, Ali, Ercişli Emrah, Kültür Bak. Yay., Ank., 1999, s.82 14 a., g., e., s.231, 241, 254, 392, 393 15 a., g., e., s.394Nesimi bir dörtlüğünde; Uykudan uyanmış şahın bakışlım Dedim sarhoş musun söyledi yok yok Ak elleri elvan elvan kınalı Dedim bayram mıdır söyledi yok yok16 Âşık Ömer bir şiirinde; Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış Dilber on parmağına kınalar yakmış Taramış kâkülün gerdana dökmüş Dedim düğün müdür dedi ki yok yok17 Karacaoğlan bir şiirinde; Karacaoğlan der ki otur yanıma Sana gelen kaza tatlı canıma Beni öldür bas ellerin kanıma Desinler ki on parmağın kınalı18 Erzurumlu Emrah bir şiirinde, “Ak elleri boğum boğum kınalı Altun kemer ince bele minalı Bir huri bakışlı melek simalı Meftuniyim o dildare di gelsin19 Ercişli Emrah bir dörtlüğünde; Her seher her sabah dağlar başında 16 a., g., e., s.396 17 a., g., e., s.400 18 a., g., e., s.427 19 a., g., e., s.432Öter sesi gelir gözel kekliğin Âşıkların kanı ile boyanıp Elinin hınası gözel kekliğin20 Âşık Sümmani bir şiirinde; (Penek) kazasında, bağlar seyrinde, Bir gelin seyrettim, Eller kınalı Al ehram örtünmüş servi kamete Yakışmış o boya; Beller kınalı Nazlısın nazenin hangi can için Münasipsin vezir için, han  için Bülbül terkeylemiş gülü sen için Her kadem bastıkça; yerler kınalı! (Sümmani) matetti şirin sözile, Yaktı beni yarim elâ gözile Bağlardan azmetmiş yüz bin nâz ile, Tekellüm danışır; Diller kınalı!21 Âşık Öksüz Ahmet bir şiirinde; Her seher, her sabah taşlar başında Öter sesi gelir, güzel kekliğin! Âşıkların kanı ile boyanmış, Elinin kınası meral kekliğin!22 Erzurum yöresinde bir türkü; Gel gel yanıma keklik Kadan canıma keklik, 20 a., g., e., s.486 21 LÜTFİ, Semih, Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri, Sûhulet Kütüphanesi, İst., 1933, s.99 22 a., g., e., s.144Kınalı parmakların, Batır kanıma keklik!23 Bir mani örneğinde; Geline bak geline, Kına yakmış eline, Bir şey deme geline, Küser gider iline! Kınalıdır kapısı, Kendi melek yapısı, O benim olacaktır, Koy çatlsın hepsi! Gavurun seni malı, Na kınalı kınalı! Alışkındır yaylaya, Durmaz gâvurun malı,24 Dadaloğlu, başka bir güzellemesinde; Avşar içinde ben güzel gördüm, Kozan arasında çeker göçünü Kınalamış ayağını, başını Sırma ile örmüş sümbül saçını (119) Dadaloğlu, Hurşit ile Mahmihri hikayesinde Mahmihri’nin Germiyan Beyinin oğluyla olan düğününü duyunca şunları söyler; Ne güzel yakılmış yârin kınası Beş kese akçeye değer sinesi Torulmuş, terlemiş kaymak memesi Desem han öldürür demesem öldüm… (175) 25 Âşık Hasan bir dörtlüğünde; 23 a., g., e., s.248 24 a., g., e., s.288, 303, 377 25 KUTSİ, Tahir, Dadaloğlu, Toker Yay., 2.Baskı, İst., 1975Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış Taramış zülfünü gerdana dökmüş Beyaz ellerine al kına yakmış Dedim öpüşelim mi dedi ki yok yok (s.272) Bursalı Âşık Halil bir dörtlüğünde; Pamuk ele mor mor kına yakınır Ak gerdana gerdanlığın takınır Mâh cemalin bu hâkirden sakınır Bu derdime çare olur mu bilmem (s.343) Âşık Minhaci bir şiirinde, Bayram gelmiş ağ ellerin kınalar Bizim ilden göç eylemiş sunalar Haraboldu yaptıcağım binalar Akar bozbulanık sellere döndüm (s.415)26 Âşık Ruhsatî bir dörtlüğünde; Birgün muradıma erdiğim zaman, Ayrılık ateşi nasıl da yaman, Sinesin sineme sardığım zaman, Kınalasın ellerini, aman ha! ( s. 30) Âşık Ruhsatî bir başka dörtlüğünde; Elvan elvan döner eller kınadan, Bir bergüzar aldım yavru sunadan, Bu surette insan doğmaz anadan, İnci mi ola, sedef mi ola, dür mü ola? (s. 33) Âşık Ruhsatî bir başka dörtlüğünde de; Kerem et sediğim bozma peymanı Gider de gelirim, sunam gözleme Kaldır kalbindeki eski gümanı Soldurma elinde kınan, gözleme. (s. 56) Âşık Ruhsatî bir başka dörtlüğünde; Bin beş yüz ineğim, körpe danalı 26 PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali, Türk Halk Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi, Ank., 1975İki yüz cariyem eli kınalı Doksan da çobanım beli kamalı Ah neyleyeyim yürekte var, elde yok (s. 95) Âşık Ruhsatî bir diğer dörtlüğünde de; Her seherde yol oğrattım kapuna Niceleri beler idi topuna Yanakların şevk verirdi yapuna Al kınalı yarim idin bir zaman (s.132) 27 Seyranî,  bir dörtlüğünde; Zina kem söz ile sohbetle olur Zina kem nazarla gözden de olur Zina kem niyetle özden de olur Ne desen yakışmaz kınalar gibi (s.94)28 Âşık Sümmanî bir dörtlüğünde; Bizi davet itti hanım analar, Halaya düzülmüş telli sunalar, Ak ellere yakmış kızıl kınalar, Dostlar, bu illerin meralı gelmiş. (s.93)29 1914’te doğan ve 1987’de ölen Sivaslı Âşık Feryadî Çağıran“Güzel Yüzlü Emine” adlı şiirinin bir bölümünde; Kırmızı kınayı yakmış eline Gümüş kemerini takmış beline Benziyor bahçenin gonca gülüne Gül yüzlü emine öldürdün beni Nasibim olaydın saraydım seni (s. 88) Âşık Feryadî “Yavru Senin” adlı başka bir şiirinde; Cemalin benzettim güne Bu güzellik sarar cana Ayda, haftada … bir kına 27 GÜNEY, Eflâtun CEM- GÜNEY, Çetin Eflâtun, Âşık Ruhsati Hayatı ve Şiirleri, Ülkü Matbaası, İst., Tarihsiz, s.132 28 KASIR, Hasan Ali, Seyranî, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Yay., Ank., 1999, s.94 29 OKAY, Haşim Nezihi, İstanbul Maarif Kitaphanesi, İst., Tarihsiz, s.93Ellerine yavru senin (s.101)30 Kars doğumlu Posoflu Âşık Zülâlî bir şiirinde; Köy kızı ayinei devrana bak, Bu bayramda iki elin kına yak Giy montunu gece, olmadan şafak, Cumhuriyet Baramı’na hazır ol. (s. 127) Posoflu Âşık Zülâlî bir başka şiirinde; Sanarsın bülbüller konar güllere bayram günü, Öterler hayran olursun dillere bayram günü Gelin kızlar moda yapar zilfine perçemine, Süslenir kına yakarlar ellere bayram günü. (s. 141) Posoflu Âşık Zülâlî, Kars’ın Şadlık Destanı adlı destanında; Ordumuz gelirken yola baktılar Al-Sancağımıza çiçek taktılar Nezretmiş ellere kına yaktılar Sevindi güvendi analarımız (s.169)31 Afşinli ozan Âşık Derdiçok bir şiirinde; Gördüm gözleri sürmeli, Ağ elleri kına güzel Kerem eyle git karşımdan Yaktın beni gene güzel (s. 46) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde de; DERDİÇOK aslın sormalı Âşıka buse vermeli El kınalı göz sürmeli Gediyonmu geze güzel (s. 47) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Dermiş başına dernekler Sedften beyaz tırnaklar 30 PÜRLÜ, Kadir-ÖZEN, Kutlu, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas, 1996, s.88,101 31 NASRATTINOĞLU, İrfan Ünver, Posoflu Âşık Zülâli, Özen Matbaacılık, Ank., 1987, s.127-141-169Şeker kamışı parmaklar Kınalanmış elin gördüm (s. 69) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Farzdır güzeli övmesi Sünnet çirkini dövmesi Çok murat güzel sevmesi Kınalanmış desti bugün (s. 89) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Ölmeden bir daha görsem Yüzünü yüzüme sürsem Bir gelen yok haber sorsam Kınalı mı elleriniz (s. 103) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Gene kınalı ellerin Bülbül olmuşta dillerin Yavru koynun’daki güllerin Yeni açmış taze gelin (s. 108) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Ağ yar (Beyaz tenli) ikrârına durmalı Bazı bazı dost isteğin vermeli Elleri kınalı gözleri sürmeli Yoksa nazlım gedicinmi kıyana (s.134) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Şol kara kaşında kaldı nazarım Yitirdim aklımı mecnun gezerim Ak göksünden düğmeleri çözerim Kınalı parmaklı ol benim olsa (s. 136) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Amanın dertlerim artıyor gene Sallanma karşımda get döne döne Armağın salmışlar bir kaşık kına Düşünürken gönül kendi halına (s. 144)Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Gönül dargın m’olur zalım dostuna Elvan elvan kına yakar destine Çıksın ala gözlüm yolun üstüne Geçenlerden haber al beni beni (s. 196) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Sana mı verildi bu kadar peklik (temizlik) Kafesler içinde kınalı keklik Şu yalan dünyada heç görme yokluk Mevlâm versin kısmetini bol güzel (s. 232) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Baktım ki toplanmış seğmen geliyor Ciğerimi delik delik deliyor Kapısında çifte davul çalıyor Eline kınalar yakmış gediyor (s.358) Âşık Derdiçok bir başka şiirinde; Görmüyon mu bütün delik sineler Bayram gelmiş dost elini kınalar Daha taze koynundaki memeler Vallah benzer yen’açılmış güle kız (s.400)

 

kaynak:     Doç. Dr. Mehmet  Yardımcı
   

YORUM YAP

RÖPORTAJLAR TÜMÜ