×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Atların Üstünde Ataların İzinde

At üstünde ölen Sultanlar, atlarına mezar yaptıran Sultanlar, padişah atlarının isimleri

Yaşam Kültür -Sanat Türkiye 01/12/2021 12:00 01/12/2021 12:01

A- A+

Attan inmeyesüz!

Sultan 1. Murat'ın son sözleriydi bunlar, Kosova Savaş meydanında şehit olduğunda. Ve 72 yaşındaydı Kanuni Süleyman Han. Son seferi olan Zigetvar'da son nefeslerini verdiğinde. Macaristan'a kadar at sırtında, savaşmak için gitmişti. Ve at sırtında vefat etti.

Sultan Murat'ın bu vasiyetini harp meydanlarında olmasa bile yine de gerçekleştirmişti kendisinden yıllar sonra gelen torunlarından Sultan 1. Mahmut Han. Nur-u Osmaniye Camiinde Cuma namazını kıldıktan sonra Topkapı Sarayı'na döndüğünde, Bab-ı Hümayun'dan girerken vefat etmişti atının üzerinde. Son demlerinde bile atından inmemişti şanlı ceddimiz bir dönemde.

At, çok önemlidir Türklerde. At avrat ve pusat (silah) üçlemesinin de başında gelir. Çağlar açıp çağlar kapatmışlardı at sırtında ecdâdımız. Şanlı süvariler, yiğit akıncılar, inmediler at sırtından ve fetihten fetihe koştular durmadan. Nişanlar madalyalar takılan atlar da vardı Osmanlı'da, gazi unvanını alıp emekli olanlar da, mükâfat olarak istedikleri bağ-bahçe ve bostana serbestçe girebilme özgürlüğü tanınanlar da…

SATRANÇTAKİ AT

Satrançta, diğer taşlar üzerinden atlayabilen tek taştır at. Ayrı bir yeri vardır gönlümde atların. Yılkı atların, yağız atların, midilli, hattâ katanaların. Kızıl, doru, beyaz ve siyah inci. Simsiyah bir Arap atında ne hoş durur alnındaki sekir ve ayaklarındaki sakar. "Kısrak", "Aygır", "Beygir", "Tay", ne görkemli isimleri var. Hele bir de yelelerini rüzgârlara bırakarak koşuşturmaları… Gelin de ata bindirilir, sünnet çocuğu da. Fayton ise saltanat arabasıydı bir dönemde. Padişahları cuma selâmlığında, bayram alaylarında taşır, hep başı dimdik önde giderdi atlar. Padişahların bile önünde…

KANATLI VE BOYNUZLU AT: BURAK

At bir efsânedir. Alnında tek boynuzlu Unicorn, kocaman kanatlarıyla Pegasus. Ve sırtında en yüce Nebîyle, Yüceler Yücesi'ne yolculuk yapan kanatlı at Burak. Gözünün gördüğü yere adımını atan, ufuk noktasını aşan ve gökler ötesi seyahat eden bir attı Burak.Şâha kalkmış bir atın ihtişamı hangi hayvanda var. Hele bir de sırtında, elinde yalın kılıç bir akıncı beyi varsa…

SULTAN ABDÜLAZİZ'İN ATI: FERHAN

Beylerbeyi Sarayı'nda gezerken düşündüm tüm bunları. Daha bahçeye girer girmez karşılıyor bizi, hayvan heykelleri. Geyikler var bahçede, kaplanlar, aslanlar var. Girişin sol tarafında da, şu an cafe olarak kullanılan Kuşluk Köşkü. Diğer adıyla Camlı Köşk. Tavus kuşları, pelikanlar, sülünler yaşarmış burada. Bahçede ise ceylanlar, geyikler, karacalar gezinirmiş salına salına. Az ilerde sarayı yaptıran padişah Abdülaziz Han'ın en sevdiği atı "Ferhan" ın heykeli. Bu ismi padişah koymuştu atına. İsim koymakla kalmamış, bir de köşk yaptırmış ona. Sarayın arkasında, Bâbil'in Asma Bahçeleri gibi kademe kademe yükselen set bahçelerinden birinde bulunan Ahır Köşkü, Ferhan isimli ata âit. Mermer yalaklarıyla, fıskiyesiyle, süslemeleriyle oldukça güzel bir köşk Ferhan'ın köşkü.

 

Abdülaziz Han'ın sadık dostu Ferhan'ına ne olduğunu bilmiyoruz. Lâkin Genç Osman'ın "Sisli Kır" isimli atının Kavak Sarayı bahçesinde mezarı olduğunu biliyoruz. Genç Osman, bu sâdık hayvanını, padişahlığının başlarında, daha 16 yaşındayken kaybetmişti.

(Selimiye Kışlası, Kabakçı Mustafa isyanıyla yakılan Kavak Sarayı'nın bahçesindeydi.)

Padişahların ölen atları Karacaahmet'te ve Üsküdar Kavak Sarayı bahçesinde at mezarlarına gömülür, üzerlerine kitâbeleri konulurdu. Genç Osman'ın çok sevdiği atı Sisli Kır, Kavak Sarayı bahçesine defnedilmişti. Türbesi olan bir at. Mezarı kaybolmuş birçok zevâta inat. 96-62 ölçülerindeki mezar taşına da bir kıta yazılmıştı;

Zıll-ı Hakk Hazreti Osman Hân'ın

Sisli ( Süslü ) Kır nâm atı ölmüştür

Emr-i Yezdâniyle mevt irişicek

Bu makâm içre o gömülmüştür ( 1618 )

Uzun süre "At Evliyası" olarak ziyâret edilen bu taş, sonraları Arkeoloji Müzesi'ne kaldırıldı. Bakın! Mezar taşında "Rûhuna Fatiha" falan yazmıyor. Ama halkımız fatihasını esirgemediği gibi Evliyâlık makâmını dahi esirgemiyor padişahın atından.

SULTAN 4. MURAT'IN ATLARI

At merakında en önde Sultan 4. Murat gelir. Bağdat seferine çıkarken dokuz atını da mücevherlerle süsleyip yanında götürmüştü. Çok sevdiği cirit oyunu için yetiştirilen kırk atı dahi Bağdat seferi sırasında yanındaydı. Binicilikteki hocası Mirahur-ı Evvel Cündî Halil Paşa'nın emrindeki seyisler, sultanın seçme 300 atını Has Ahırda tımar ederler, gazâlara cenklere, törenlere denklere yetiştirirlerdi.

Sultan Murat'ın atlarının isimleri de vardı. En meşhurları, Şair Nef'î'nin Kasîde-i Rahşiyye'sinde de geçen "Dağlar Delisi", "Celâlî Beyazı", "Ağa Alacası" ve "Tayyar" idi. Peygamber Efendimiz de develerine "Kusvâ", "Adbâ", "Cez'â" isimlerini koymamış mıydı?

Atlara isim konuldu; at kentlere isim oldu: Güzel atlar ülkesi Kapadokya. Sultan 4. Murat vefat edince, en sevdiği üç atı seçilip, eyerleri ters bağlanmış ve tabutu önünde Sultanahmet türbesine kadar mevkîb-i hümâyûna ( korteje ) eşlik etmişlerdi. Sultanı, son yolculuğuna bu üç atı taşımıştı.

SON HALÎFE'NİN ATI: HAYYAM

Ve Son Halîfe Abdülmecid Efendi. Onun da kır bir Arap atı vardı. İsmi: Hayyam. Son dönem padişahları Cuma selâmlıkları da dâhil olmak üzere, saraydan ayrılıp bir yere gidecekleri zaman saltanat arabasını, yani faytonu kullanırlardı. Lâkin Halîfe Abdülmecid Efendi kır atına binmeyi tercih etmişti. Sultan Vahdettin bu durumu yadırgamış ve "Halîfe Hazretleri İstanbul sokaklarında atıyla dolaşırken, kaldırıma kapaklanıp, secde-i Rahmâna gitmeye…" demişti bir ara. 1924 senesinde halîfelik kaldırılınca tüm hânedânla birlikte son Halîfe Abdülmecid Efendi de sürgüne gönderilmişti. Ve Hânedânın tüm mal varlığına el konuldu. Halîfe Hazretlerinin atı da Halkalı Ziraat Mektebi'ne gönderildi. Zavallı Hayyam, orada ağır işlerde çalıştırıldı. Zamanla güçten düştü, eski güzelliğini kaybetti. Derken Hayyam'ın, Son Halîfe'nin atı olduğunu bilen bir kadirşinas tarafından kurtarıldı ve İnanlı Harası'na aldırıldı. Biraz beslenip bakımı yapılınca tekrar eski güzelliğine kavuşan Hayyam, yularsız semersiz dolaşmaya başladı. Ve kısa sürede haranın en gözde aygırı oldu. Kuru üzümle ve yumurtayla besleniyor, özel bir diyet sistemi uygulanıyordu. Birçok tayları oldu Hayyam'ın. Trakya'da yarış kazanan bütün taylar, onun neslinden geliyordu. Hatta Hayyam'a çalımlı bir yürüyüş sağlamak maksadıyla, böğrüne operasyon dahi yapılmış, dimdik duruşuyla daha görkemli bir hâle gelmişti. Nihâyet son Osmanlı Halîfesinin son yâdigârı bu kır aygır, 39 yaşında öldüğünde hâlâ sâhibinin asâletine yakışır bir görkeme sâhipti.

OTAĞTEPE'DEKİ FATİH'İN ATI

Şimdi de Fatih Sultan Mehmet'in fetih öncesi Otağ-ı Hümayunu kurduğu Otağtepe'ye çıkalım. Buradan Boğaz ve İstanbul manzarası muhteşem. İşte burada çok ilginç iki ağaç var yan yana. Bunlardan biri Fatih Sultan Mehmet'in silueti, diğeri de atının… Yan yana durdukları için "Atına binmiş Fatih Sultan Mehmet" görüntüsünde. Otağtepe Cafe'nin bahçesindeki bu 2 ağaç, Cafeyi ve tepeyi baya meşhur etmiş. Cafe sahipleri özel olarak seyirlik standı bile yapmışlar. Sordum: Nedir hikâyesi bu ağaçların? Siz mi yaptınız böyle? Hayır! dediler. Hikmet-i İlâhî böyle işte. Peki uzamıyor mu ağaç, dallanıp budaklanıp şekli bozulmuyor mu? Yine, Hayır! dediler. Bu şekli biz vermedik. Ve hiç müdâhale etmiyoruz. Dedik ya Allah'ın hikmeti, bozulmuyor şekli. Böylece duruyor orda. Başkalarının ağaca müdâhalesi konusunda da şunu anlattılar: Bu çevrede oturan birkaç zât aynı anda rüyâlarında, "Atının üzerinde Fatih Sultan Mehmet Han'ı görmüşler. Elinde yalınkılıç şöyle gürlemiş Fatih: Ben dahi otağı hümayunumdan her dâim murâkabe etmekteyim sizi ve dahi şehr-i İstanbulu. Kim ki benim gölgeme dokunur ( ağacı kastediyor ) onun üzerine atımı sürer, kılıcımla tepelerim." İşte bu yüzden kimse ilişemiyor bu ağaca.

ATLI KÖŞK

Sadece padişahlar mı atlarla ilgilenen. Vezirler sadrazamlar yok mu? Var elbette. İşte size Mahmut Muhtar Paşa. Kadıköy'de, Moda Caddesi ile Mühürdar'ın deniz kıyısı arasında bulunan ve her tarafı beyaz mermerle kaplı olduğu için "Mermer Konak" diye anılan konağının bahçesindeki, 1864 de heykeltıraş Louis Daumas tarafından tunçtan yapılmış muhteşem at heykeli, 1950 senesinde Hacı Ömer Sabancı tarafından satın alınarak Emirgan'daki Atlı Köşk'ün bahçesine konulmuştu. Bu yüzden ismi Atlı Köşk olmuştu Emirgân'daki köşkün.

Son olarak, Kanuni dönemi sadrazamı Semiz Ali Paşa. Hollanda'dan özel siparişle iki katana getirtmişti İstanbul'a. At değil, katana. Hani şu kalın kalın bacakları olan atlar var ya işte onlardan. Ağır yükleri taşımak için kullanılan hayvanlardan. Lâkin Semiz Ali Paşa yük taşıtmak için değil, kendisini taşıtmak için getirtmişti bu katanaları. Zirâ o kadar iri ve şişmandı ki, kendisini taşıyabilecek at yoktu İstanbul'da. Eyüp Sultan türbesi hazîresinde medfundur Semiz Ali Paşa. Ama katanaları nerde medfun bilmiyorum. Bildiğim şu ki:

"Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler."

YORUM YAP

RÖPORTAJLAR TÜMÜ

haber yazılımı | Copyright © 2024