×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Ahlat Tarihi Günlük Yazı Dizisi 1. Kısım

Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerindeki en önemli tarihi tanığı olan Ahlat...(Yarın Türk Fethi Öncesi Ahlat)

Kültür -Sanat 16/11/2021 15:50 16/11/2021 15:51

A- A+

Ahlat Doğu Anadolu Bölgesinin, Yukarı Murat –Van Bölümü’nde, Süphan ve Nemrut dağları arasında bulunan plato üzerinde kurulmuş, Bitlis İli’ne bağlı, 34.000 nüfuslu bir ilçe merkezidir.
Asya’dan Anadolu’ya(Dolayısı ile Avrupa’ya)uzanan yolların üzerinde bulunması, Doğu Anadolu’ya göre ılıman iklimi, bereketli toprakları, bina yapımına elverişli yapı malzemesi olan Ahlat taşı ve su kaynakları ile tarihin her döneminde bölgedeki büyük güçlerin dikkatini çekmiştir. Bu nedenle tarihi süreç içindeki işgaller ve yağmalamalar, daima önemli yerleşim yeri olan Ahlat toprakları üzerinde kurulan ileri medeniyetlere ait tarihi eserlerin, her el değiştirmede tahrip olmasına neden olmuştur.

Tarihin uzunca bir dönemi ile birlikte özellikle Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerindeki en önemli tarihi tanığı olan ve sinesinde o döneme ait izleri 1000 yıldır büyük bir özenle koruyan Ahlat, her ne hikmetse unutulmuşluğa terk edildikçe direnmiş, ”Ben burada Anadolu Türk tarihinin en önemli tanığıyım.” mesajını tekrarlayıp durmuştur. Yüzlerce yıl sesini önemseyen çıkmamış, evin en sevgili çocuğu olması gerekirken sokağa, kendi haline terk edilmiştir. 

Cumhuriyet Dönemi’nde Ahlat tarihi ile ilgili ilk ciddi eserin yazarı olan Abdurrahim Şerif Beygu: “ Hep tarihi olan bu milli mevcudiyet ve asarımızın bu kadar zengin hatırat ve menabiini sinesinde saklayan Anadolu’da diyebilirim ki pek az bir şehir Ahlat derecesine çıkabilir. “demektedir. Beygu yine aynı eserinde Türk Tarihi içinde hazineler değerinde olan bu asar ve mahkukatın şimdiye kadar Türk alemi irfanınca az tanınmış olmasına müteessir olmamak mümkün değildir.” diyerek Ahlat’ın tanıtılması konusunda bir tarihçi olarak kendi üzerine düşeni yapmış ve ‘Ahlat Kitabeleri’ adlı eseri ile yüzlerce yıl sonra Ahlat ile ilgili ilk eser bu şekilde Anadolu Türk tarihiyle ilgilenenlerin bilgisine sunulmuştur.

Ahlat’ta, Urartular ve Urartular’dan önceki dönem ile ilgili ciddi bir araştırma yapılmamıştır. Beygu; Urartuları Turan Kavminden Orarto yahut Lortho oarak tanımlar ve M.Ö. 900 yılında doğudan gelerek Ahlat’a hakim olduklarını yazar. Urartular Tuşba(Van) şehrini kendilerine başkent yapmışlardır. Ancak; Anadolu’da Urartular’ın hakimiyeti Asurlular’dan aldıklarını biliyoruz. Bu nedenle Ahlat’ta, Urartu öncesi Asur egemenliğinin bulunması gerekir.Urartu Devleti Anadolu’daki hakimiyet mücadelesinde zayıf düşünce hakimiyeti altındaki yerlerin bir bölümü M.Ö. 6.yüzyıldan itibaren Medler’in eline geçer Ahlat’ta M.Ö. 6.yüz yıldan itibaren önce Med, sonra da Persler’in hakimiyeti altına geçer.
Persler ile Makedonya Kralı Büyük İskender arasındaki savaşı kazanan Büyük İskender Perslerin elinde bulunan Anadolu toprakları ile birlikte Ahlat’ı da hakimiyeti altına alır. M.Ö. 328’de İskender’in Babil Satrabı Slevkos’a bağlanan Ahlat, daha sonra Partların eline geçer. 395’te Büyük Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Ahlat Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans İmp.)hakimiyet sahasındaki topraklara katılır. 

639 – 640 yılından itibaren bölgeyi Müslüman Arap İmparatorluğu denetimine almak isteyen Halife Hz. Ömer’in El- Cezire kumandanı İyaz Bin Ganem, komutanlarından Halit Bin Velid’i bu alana gönderir. Ahlat bu şekilde feth edilir. Abbasiler’in idaresi zayıflayınca Şehir tekrar Doğu Roma İmparatorluğu’nun eline geçti. 1040 yılından itibaren Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu sağlayan Selçuk Bey’in torunları Tuğrul Bey ve İbrahim Yınal, Azerbaycan ve havalisini ele geçirirken aynı kuvvetlerin devamı da Ahlat’ı ele geçirirler.
Doğu Roma ile İslam İmparatorluğu arasında zaman zaman el değiştiren Ahlat, bir arada Güney Doğu Anadolu’da bir beylik kurmuş olan Mervanilerin eline geçerse de 1061 yılından itibaren Asya’dan Anadolu’ya göç eden ve kendilerine yeni bir yurt edinmek isteyen Türkler tarafından ele geçirilir.
Anadolu’yu yurt edinmek isteyen bu Türk güçleri Ahlat’ta kurdukları garnizonuyla burayı üs ederek Anadolu’nun diğer yerlerine de akınlar yapmışlardır. Türklerin Anadolu içlerindeki bu ilerlemeleri Doğu Roma İmparatorluğu’nu rahatsız etmiş ve Anadolu’da hakimiyet mücadelesi içindeki bu iki büyük güç 1071’de savaşmışlardır.Alp Arslan Halep’i feth edip Mısır Fatimileri üzerine yürürken Bizans’tan gelen elçi Ahlat, Erciş ve Menbiç şehirlerinin derhal teslimini istemiş. İsteği reddeden Alp Arslan Ahlat’ta bulunan Afşin Bey’den Bizans orduları hakkında bilgi istemiştir. Sultanın henüz gelmediğini sanan İmparator durumu öğrenmek için ermeni kumandanı Basil’i(Basileuks) gönderdi. Fakat Ahlat Garnizonu bu kuvvetleri esir ve katletmek sureti ile öyle bir yok eyledi ki; İmparatora haber verecek bir kimse kalmamıştı. 1071 yılında yapılan bu savaşta Ahlat’ın ve Ahlat’taki garnizonun önemi çok büyüktür. Savaş bölge coğrafi olarak da incelendiğinde, Ahlat’tan yola çıkan Selçuklu kuvvetleri ile onları Malazgirt Ovası’nda bekleyen Doğu Roma ordusu arasındaki ilk savaşların Ahlat – Malazgirt arasındaki engebeli alanlarda yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Sonuçta savaşı kazanan Alparslan savaşta yararlık gösteren Ahlatlıların büyük ganimet elde etmesini sağladı.Ardından Ahlat, Selçuklular’a bağlı Diyarbakır emirlerine bağlandı. Bu emirler tarafından kendilerine zulüm yapılması üzerine Alp Arslan’ın amcazadesi, Merent emiri İsmail’den yardım istediler. İsmail adaleti ve iktidarı ile meşhur vezirlerinden Sokman’ı Ahlat’a emir atadı. Bu şekilde Sokman – Sökmen- Sekmen- tarafından 1100 yılından itibaren Ahlat’ta Selçuklular’a bağlı Ahlat Şahlar( Sökmen Şahlar yada Ermen Şahlar da denir.) kuruldu.

1100 – 1207 yılları arasında devam eden Ahlat Şahlar süresince Ahlat’a hakim olanların listesi
Sokman El Kutbi 1100 - 1112
Zahireddin İbrahim 1112 - 1127
Ahmed 1127 - 1128
Nureddin 2.Sokman 1128 - 1183
Seyfeddin Bek Timur 1183 - 1193
Bedreddin Ak Sungur Hezar Dinari 1193 - 1198
Şucaeddin Kutluğ 1198 - 1198
Melik’ül Mansur Mehmed 1198 - 1206
İzzeddin Balaban 1206 - 1207

Malazgirt zaferi ve kısa süre sonra kurulan Ahlat Şahlar dönemi Ahlat’ın “altın çağ”ını yaşatır. Bu dönemde Ahlat batıda Diyarbakır’a, Doğu’da Erzurum’a kadar uzanan geniş bir alana hükmeder. Şehir Türk Kültürünün nadide eserleri ile bezenir. Bu gün Bulanık İlçesi’ne bağlı Abri köyü Ahlat’ın ilim yuvasıdır. Abri ve Ahlat içindeki ilim yuvalarında yetişen bilim adamları Ahlat adını bütün dünyaya tanıtırlar. Ahlat, Belh ve Buhara(bazı kaynaklarda Merv)ile birlikte Kubbet’ül İslam (İslamın Kubbesi) olarak anılır. O zaman nüfus 300.000 civarındaydı.

Orta Çağın büyük şehirleri olan Bağdat, Halep, Şam, Kahire, Musul ne idiyse Ahlat’ta oydu. Çünkü bu şehirlerin müstakil tarihleri yazıldığı gibi Ahlat’ın da tarihi vardır. İbni Ebilmutahhari Ensari’ tarafından yazılıp, Ebilfeda tarafından kaynak alınan “Ahlat Tarihi” kitabı ne yazık ki şu anda nerede olduğu bilinmemektedir. Ahlat Şahlar’dan sonra şehir Eyyubiler’in eline geçer. Bu sırada Doğu’dan Batı’ya doğru bir büyük akın başlar. Moğollar önlerine çıkan bütün kuvvetleri dağıtarak Anadolu’ya doğru ilerlemektedirler. Onların önünden kaçan Harzem Şah Celaleddin Mengübirti Ahlat önüne gelerek şehri kuşatır.
Selçukluların büyük hükümdarı Alaaddin Keykubat Celaleddin’e; kıymetli veziri Kemalettin Kamıyar’ı elçi göndererek Ahlat muhasarasını kaldırmasını ister. Celaleddin’e “ Alim ve zahit diyarı, Türk kültürünün bu güzel şehrini işgal ve tahrip etmesinin kendisine bir şey kazandırmayacağını, kuvvetlerini Moğollara karşı birleştirerek onları Asya’nın doğusuna doğru sürmenin ikisi içinde daha iyi olacağını, Ahlat kuşatmasını kaldırması halinde Selçuklu ordusunun kendisine her türlü yardımı yapacağını “söyler. Ancak Kars ve Ani’yi Gürcülerden kurtardığı için İslam dünyasında büyük şöhret sahibi olan Celaleddin Harzem Şah, ileri görüşlülükten uzak bir tavırla bu öneriyi reddederek Ahlat’ı ele geçirir. Şehir üç gün yağmalanarak tahrip edilir. Bunun üzerine Selçuklu ordusu Harzem Şahlar’ın üzerine yürüyerek onları Yassı-Çimen’de mağlup eder(1230) İki Türk ordusunun bu çarpışması Anadolu’yu yağmalamaya gelen Moğollar’ın işini kolaylaştırır. Celaleddin Harzem Şah’ın, Ahlat ve Erzurum’a karşı giriştiği bu hareketler O’nun İslam dünyasında kazandığı ünü kaybetmesine neden olmuştur.

Ahlat, Harzem Şah işgali ve ardından Moğol Hükümdarı Hülagü’nün komutanlarından Sukal Buğa’nın 1258 tarihindeki işgal ve yağması ile bir daha tarihteki o eski güzel günlerine dönemez. Küçük bir Anadolu Türk kasabası olarak kalır. Karakoyunlu hakimiyeti Timur orduları tarafından bitirilir. Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Maksut, O’nun oğlu Rüstem ve Rüstem’in oğlu Emir Bayındır dönemlerinde Ahlat tekrar canlanmış ve Türk tarihinin nadide eserleri olan kümbetlerle bezenmiştir. Çaldıran Seferine giden Yavuz Sultan Selim’den Tercan yakınlarında kendisine ulaşan Ahlatlılar “Ecdat mezarlarının bulunduğu” Ahlat’ta bir kale yaptırmasını istemişlerdir. Yavuz Sultan Selim bu isteği olumlu bularak Ahlat’a bir kale yapılması emrini vermiştir. Zaman zaman İran yönetimlerinin de eline geçen Ahlat Kanuni Sultan Süleyman’ın Irakeyn seferi esnasında (1533 yılında) tekrar Osmanlılar’a bağlanmıştır. Kanuni’de Ahlat Kalesi’nin güçlendirilmesini ve bir iç kale yapılması emrini vermiştir.1635 yılnda Revan Seferi’ne çıkan Sultan 4. Murat Ahlat’a uğramış Karmuç(Yeniköprü)da konaklayarak Ahlat’taki ecdat mezarlarını ziyaret etmiştir. 1639 yılında İran’la yapılan Kasr-ı Şirin antlaşması’ndan sonra artık doğu sınırları çok uzun zaman değişmemiş ve Ahlat tarihteki ihtişamından uzak olmasına karşın daima Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. 1914 yılında uğradığı Rus işgalinden 21 Şubat 1916 yılında kurtulmuştur.
Cumhuriyet Devri İdari Taksimi esnasında 1929 yılında Van Vilayeti’ne bağlanmış, 1936 yılından itibaren Bitlis Vilayeti’ne bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.
Anadolu’ya Türk akınlarının önemli üs merkezi olan ve Anadolu’nun Ebedi Türk Yurdu oluşunda çok önemli bir görev üstlenen Ahlat, sinesinde barındırdığı tarihi eserleri ile tanınmayı beklemektedir.

YORUM YAP

RÖPORTAJLAR TÜMÜ

haber yazılımı | Copyright © 2024